Ana Sayfa Güncel, Manşetler, Siyaset 11 Kasım 2013 3247 Görüntüleme

TAHMAZ, “BEYKOZ İÇİN BAŞARACAĞIMA İNANIYORUM”

AK Parti Beykoz Belediye Başkan aday adayı Mustafa Tahmaz, Beykoz Yerel Basın ile bir araya geldi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi uhdesinde bulunan Burunbahçe Beylok Tesislerinde düzenlenen kahvaltıda Mustafa Tahmaz basın açıklaması yaptı.

 

Halen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanı olan ve aday adaylığı için izinli durumda bulunan Mustafa  Tahmaz, basın açıklamasının ardından  yerel basınla içten ve samimi geçen toplantısında sorulara da cevap verdi.

“Beykoz İçin Başaracağıma İnanıyorum” diyen ve aslen Giresunlu olup, ailesi Beykoz ve Üsküdar’da yaşadığını söyleyen ve on yıldır İBB’de Zabıta Daire Başkanı olan, 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak olan yerel seçimlerde Beykoz Belediye Başkanı olmak için aday adayı olan Mustafa Tahmaz’ın basın açıklaması şöyle:

Çok Kıymetli Basın Mensupları,

Saygıdeğer Misafirler,

Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, AK Parti Beykoz Belediye Başkan Aday Adayı olarak huzurunuzda bulunuyorum. Bir başkan adayı olarak bugün sizlere hitap etme imkanı bulduğum için çok mutlu olduğumu belirtmek isterim. Ayrıca davetimizi kırmayıp geldiğiniz için de şükranlarımı sunuyor, hoş geldiniz diyorum.

 

Konuşmama başlarken, izninizle, kısaca kendimi tanıtmak istiyorum. 1971 yılında Giresun’un Görele ilçesinde doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Sakarya’da tamamladım. 1990’da Üsküdar İmam Hatip Lisesi’ni bitirdim. 1994 yılında da İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu’ndan mezun oldum. Daha sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni tamamladım.

Mesleki hayatıma, 1995’te, Sayın Başbakanımızın Büyükşehir Belediyesi başkanlığı döneminde Büyükşehir Zabıta teşkilatında göreve başladım. Zabıta teşkilatında komiser yardımcılığından amir vekilliğine kadar her kademede hizmette bulundum.

 

Daha sonra müfettişlik sınavını kazanarak, Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda hizmete başladım. 2004’te Dr. Kadir Topbaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi üzerine, zabıta müdürlüğüne atandım.

2006 yılında ise zabıta, müdürlükten daire başkanlığına yükseltilince, ilk zabıta daire başkanlığına getirildim. İstifa ettiğim güne kadar da bu görevimi sürdürdüm. Son olarak evli ve dört çocuk babası olduğumu da eklemek isterim.

 

Değerli Arkadaşlar,

Bu girişten sonra, neden Beykoz’dan aday olduğumu açıklamak isterim:

 

İstanbul nasıl Sayın Başbakanımızın sevdasıysa, Beykoz da bizim sevdamızdır. Biz Beykoz’u yüreğimize yazdık. Bu yürekten, bu sevdayı söküp atmak mümkün değil. Çünkü Boğaz’ın incisini diğer mekanlardan farklı kılan bir özelliği vardır.

 

O da şudur: Beykoz’u bir kez tanıyan, bir daha ondan vazgeçemez. Çünkü Beykoz sevdası, tıpkı göle atılan bir taş gibidir, artık halka halka büyüyerek tüm gölü, tüm yüreğinizi kaplar.

 

Beykoz’a belediye başkan adayı olarak çıkan bir kardeşiniz olarak ben Beykoz’u, Türkiye’nin özeti olarak görüyorum. Beykoz,  Giresun’dan Ardahan’a, Kars’tan Samsun ve Sinop’a; Sivas’tan Trabzon, Rize ve Ordu’ya kadar Türkiye’nin tüm renklerini içinde taşımaktadır. Ağırlıkla da Karadeniz insanının rengini taşımaktadır.

Ben de çocukluğu Beykoz’da geçen bir Karadeniz evladıyım. Gençlik yıllarım Beykoz ile Üsküdar arasında geçti. Beykoz’un her köşesinde gençliğimin unutulmaz hatıraları vardır. Hayatımı birleştirdiğim eşimi, Beykoz’da tanıdım. Şimdi de Beykoz’da oturuyorum.

Bana göre Beykoz’da yaşamak, Beykozlu olmak, Beykoz’a belediye başkan aday adayı olmak, onurların en büyüğüdür. Bir insanın tadabileceği en büyük bir ayrıcalıktır.

 

Kıymetli Basın Mensupları,

Beykoz’u ismine yaraşır bir belde haline getirmek, eskilerin tabiriyle söylersek “belde-i tayyibe”, yani “güzel bir belde” yapmak bizim boynumuzun borcudur. Tarihe karşı, ecdadımıza karşı, Sayın Başbakanımıza karşı yerine getirmemiz gereken bir vazifedir.

Niye tarihe karşı diyorum? Biliyorsunuz, Beykoz, bey ve köy anlamına gelen “kos” sözcüğünden oluşur. Beyköyü, “beylerin konakladığı köy” anlamına gelir. (Bir diğer rivayette “koz”, ceviz demektir, dolayısıyla bey-cevizi anlamına gelir.) Osman Gazi’nin ünlü komutanı, İzmit’ten itibaren bütün bu bölgeyi fetheden Akcakoca, buraya karargâhını kurmuştur.

 

Tarih boyunca da böyle olmuştur. Bizans ve öncesinde de burada beyler, yöneticiler, sultanlar ikamet etmiştir. Daha da önemlisi İstanbul’u fetheden, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmed burayı çok severdi, sık sık buraya gelirdi. En mutlu haberlerini, sözgelimi Tokat’ın fethedildiğini burada öğrendi. Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz de burayı çok sevirdi. Hatta Sultan Abdülaziz, Fransız İmparatoriçesi’ni burada, Beykoz’da ağırladı.

İşte Beykoz böylesine önemli bir yerdi. Şimdi bu önemine layık güzellikleri, yeniden yaşamalıdır. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da Beykoz’a büyük önem veriyor. Futbol oynadığı yıllardan itibaren Beykoz’a karşı bir sevgisi var. İşte biz bu sevgiyi, bu ilgiyi Beykoz’un hizmetine, Beykozluların daha iyi şartlarda ve daha modern bir ilçede yaşaması için kullanmak istiyoruz. Bunun için yola çıktık.

Ünlü gezginimiz Evliya Çelebi de Beykoz’a uğrayanlardandır. Onun Beykoz’un limanını, çarşı-pazarını anlatması meşhurdur. Ama en önemlisi onun Beykoz için söylediği şu sözdür: “Âb-u havası latif şirin bir şehirdir.” Yani havası ve suyu yumuşak, şirin bir şehirdir. Biz, modern dönemde de halkının mutlu olduğu, havasının temiz olduğu, şirin bir Beykoz imajını perçinlemek, tüm dünyaya duyurmak amacındayız.

 

Değerli Arkadaşlar, Divan Edebiyatı şairlerinin dediği gibi Beykoz, can bir semttir, canımız olan bir ilçedir. Şeyh Galip’in müritlerinden Abdülhalim Dede, Beykoz’u gönülden kopan dizeleriyle böyle resmeder, der ki:

 

“Gitmek ister şevki mehtap (mehtap arzusu) ile cânım Beykoza Gelmez ammâ neyliyeyim o cânım Beykoza”

 

İşte onun dediği gibi Beykoz bizim cânımızdır. Bizim canımız da Beykoz’dadır, canımız bildiğimiz sevdiklerimiz de Beykoz’dadır. Şairin dediği gibi biz Beykoz ile tek cân olmuşuzdur.

 

Beykoz’da yaşayan, Akbaba’da çiftliğinde mutlu günler geçiren, ünlü gazeteci ve yazarımız Ahmet Mithat Efendi’nin bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Ahmet Mithat Efendi, 19. yüzyılın sonunda, sanki Beykozlular için söylemiş bu sözü. Diyor ki ünlü gazeteci, “Kıymetlerinin kıymetini bilmeyen milletlerin kıymeti bilinmez.”

 

Ben Beykoz’un ve Beykozlunun bizim en büyük kıymetimiz olduğuna inanıyorum. Yıllarca Beykozlunun kıymeti hak ettiği şekilde bilinmemiş olabilir. Ama şu bilinsin ki, biz Beykoz’a ve Beykozlu’ya hak ettiği kıymeti vermek için yola çıktık.

Bu kıymetin en büyük göstergesi de Beykoz’a ve Beykozluya hizmet aşkıyla yaklaşmaktır, sevgiyle yaklaşmaktır. Temeli sevgi ve hizmet aşkı olan her eylem, ben inanıyorum ki, olumlu sonuçlar verecek ve Beykoz’u aydınlık ve refah dolu bir geleceğe taşıyacaktır.

 

Değerli Arkadaşlar,

Ben Beykoz’u her türlü zorluğu yenip aydınlık bir yarın kuracak güç ve potansiyelde görüyorum. Neden?  Çünkü Beykoz geçmişte bunu başardı. Birçoğunuzun bildiği gibi, bir zamanlar Beykoz’un üretimde kendine özgü bir tarzı, bir stili vardı. En basit örneği, “billûr ve cam eşyada” oluşturduğu tarzdı. Bu tarza, “Beykoz işi” denirdi.

 

Beykozluların geliştirdiği bu cam işleme yöntemi, cama sadece sanat katmazdı, aynı zamanda yıllar geçtikçe artan bir değer de katardı. Bu tarzın en meşhur ürünü, çeşm-i bülbül’dür. Dün bu tarzı Beykoz’da geliştiren Mehmed Dede’ydi.

 

Ben eminim ki, biz bugün elbirliğiyle, “Beykoz işi” denilen bu tarzı hep birlikte yeniden tesis edip tüm alanlarda başarıyla uygulayacağız. Beykoz işi, Beykoz tarzı tekrar dirilip tüm Beykoz’u ve İstanbul’u ihya edecektir.

 

 

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Beykoz hakkındaki bu genel girişten sonra, sizinle Beykoz’u geliştirip kalkınma adına neler yapacağımızı paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, Beykoz’un bulunduğu İstanbul, Türkiye ekonomisinin neredeyse yarısını oluşturur. Dolayısıyla Beykoz’un, Türkiye’nin lokomotifi olan İstanbul ekonomisinden hak ettiği payı alması lazım.

 

Bunun için bizim ihtiyacımız olan tek şey, hizmet rüzgarının esmeye başlamasıdır. Hizmet rüzgarını estirecek ruh ise, Beykoz’u Osmanlı ekonomisinin en büyük fabrikalarının kurulduğu merkez yapan Sultan II. Abdülhamid’in sözlerinde saklıdır.

 

Büyük Sultan der ki, “Dünyada iş ve çalışma aşkından daha büyük safa yoktur.” İşte biz de iş ve çalışma sevdasıyla, bu rüzgarla yola çıkacağız. İşte o zaman inanıyorum ki, yolumuz açık olacak, Beykozluyu memnun edecek başarılar da peşpeşe gelecektir.

 

Peki bu hizmetler ne olacak? Bu noktada şunu bilhassa ifade etmek isterim: Beykoz, hep öncü bir ilçe olmuştur. Bakınız, az önce söylediğim gibi, 19. yüzyılın sonlarına doğru, Beykoz Osmanlı ekonomisinin, Türkiye sanayisinin lokomotifi olmuştur. En büyük sanayi yatırımları burada yapılmıştır. Beykoz Kağıt Fabrikası, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası, Beykoz Billur ve Cam Fabrikası  vesaire… Yurda ilk defa getirilen modern teknoloji burada, Türklerle buluştu, kök saldı ve çok başarılı sonuçlar alındı.

 

Şimdi zaman değişti. Aynı şeyi bugün yapmamız mümkün değil. Ama aynı ruhu şimdi tekrar diriltmemiz mümkün. Yükselen yeni sektörlere aynı ruhun, aynı heyecanın damgasını vurup Beykoz’u yeni dönemin yıldızı yapabiliriz.

 

Yükselen  yeni sektörler, artık tüm dünyada hizmet sektörleridir. Şimdi tüm gelişmiş ülkelerde, ekonominin ağırlıklı bölümünü, ya yüksek teknoloji ya da hizmet sektörleri oluşturuyor. Almanya’da böyle, ABD’de böyle.

 

O zaman biz de Beykoz’u yüksek teknolojinin üretim merkezi, hizmet sektörünün odak noktası yapabiliriz. Böylece Beykoz, nasıl 19. yüzyılda Osmanlı sanayisinin lokomotifi olduysa, bilin ki, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de Türk hizmet sektörünün öncüsü ve lokomotifi olacak potansiyeldedir.

 

Kıymetli Arkadaşlar,

Ben Beykoz’da hizmet noktasında, refah dolu bir Beykoz oluşturmada, iki önemli kesimin etkili olacağına inanıyorum. Birincisi kadınlardır. Neden kadınlar?

Çünkü kadınları güçlü ve  kararlı olan bir toplumun, her türlü engeli rahatlıkla aşıp büyük başarılar gerçekleştireceğini düşünüyorum. Bunu somut bir örnekten yola çıkarak söylüyorum.:

 

Biliyorsunuz, Almanlar, II. Dünya Savaşı’nda erkek nüfusunun önemli bir kısmını kaybettiler, kalanlar ise sakat ve ihtiyardı. Ama kadınlar, savaş sonrası Almanya’nın ekonomik kalkınması  ve refahında aktif rol oynadılar. Bütün alanlarda büyük sorumluluklar alarak, mağlup Almanya’yı tekrar güçlü bir ülke yaptılar. İşte takdirle anlatılan Alman kalkınmasının arkasında, inançlı ve çalışkan Alman kadınları vardır.

 

Biz de Beykozlu kadınlarla elele vereceğiz. Beykoz’un kalkınmasında, kadınlarımızla işbirliği içinde olacağız.

 

Aynı şekilde, Beykoz için gençlerimizle birlikte yola çıkacağız. Onlar için sadece eğitim merkezleri, gençlik merkezleri, spor merkezleri yapmayacağız. Onlara, girişimci bir ruh da aşılayacağız. Sorumluluk alıp liderlik yapma yeteneği kazandıracağız.

 

Peki kadınlar ve gençler için somut olarak ne yapacağız? Onların girişimcilik gücünü yükselteceğiz. Bu amaçla finans kuruluşları ve bankalar ile KOSGEB gibi kuruluşları harekete geçirip mikro-krediyi devreye sokacağız. Böylece kadın ve gençlerimizi Beykoz’un gelişmesine entegre edeceğiz.

 

Sonuç olarak Beykoz adlı Zümrüdüanka Kuşunu parlak bir geleceğe doğru uçuracak iki kanadın biri kadınlar, diğeri de gençler olacaktır.

 

Sevgili Dostlar,

Tam da bu noktada ifade etmek isterim ki, Beykoz’un potansiyelini gün yüzüne çıkarmak, içimizdeki müteşebbis ruhu uyandırmak için, bir akademi kuracağız. Adına da Mesleki Eğitim ve Girişimcilik Akademisi diyeceğiz.

 

Bu akademi üç ayaktan oluşacak. Birinci ayağı iş dünyası oluşturacak. Bu aşamada İstanbul’un iş dünyası örgütleri olan İTO, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Deniz Odası ve İstanbul Ticaret Borsası ile işbirliği yapacağız.

 

İkinci ayağını kamu oluşturacak. Kamunun girişimcilikle ilgili en önemli örgütü KOSGEB bizim paydaşımız olacak. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı ile de koordinasyon içinde olacağız.

 

Üçüncü ayağımızı da üniversiteler meydana getirecek. Biz bu üç ayağı buluşturup, eğitimli ve eğitimini yarı bırakmış gençlerimize, aynı zamanda işsizlerimize bir çatı örgüt oluşturacağız.

Onlar burada eğitimden geçecek, hem meslek sahibi, hem de girişimci olacaklar. Bizim farkımız; gençlerimizi eğitip onlara girişimci ruhu aşıladıktan sonra, iş dünyasıyla buluşturmamız olacaktır. Eminim ki, Girişimcilik Akademisi ile Beykozlu gençler, yepyeni bir ufka doğru yol alacaklardır.

 

Ben şuna inanıyorum: İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde yaşar. İster istemez orayı kendine yurt edinir. Beykoz, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen insanlardan oluşuyor. Memleketlerinden göç edip gurbete gelen insanlar, insanca yaşayabilecek bir ortam, bir gelir elde etmeyi arzu etmişler.

 

Benim ailem de bu süreçten geçip Beykoz’a ve Üsküdar’a geldi. Onun için bu süreci çok iyi biliyorum. Bu yüzden de Beykoz’un bizim insanımızın hem doyduğu yer, hem de evlatlarımızın doğduğu yer olarak devam etmesini istiyorum. Çünkü bizim halkımızın, Beykozluların, artık Beykoz’dan başka gidecek yerleri yok.  İşte biz bu bilinçle hizmet üreteceğiz. Bunun için gerekli tüm altyapı çalışmalarını yerine getireceğiz.

 

Değerli Basın Mensupları,

Hiçbir gelecek, eğitim ayağı olmadan kurulamaz. Bana göre Beykoz, İstanbul’un da, Türkiye’nin de eğitim dünyasının merkezi olabilecek çaptadır. Bunun için tüm imkanlara sahibiz. Bir yanımızda Boğaziçi’nin ve Karadeniz’in maviliği, diğer yanımızda ise İstanbul’un akciğerleri olan yeşil ormanlarımız var. Dünyanın her köşesinde böylesi mekanlar, üniversiteler için büyük çekim merkezleridir.

 

Biz, başta özel üniversitelerimiz olmak üzere, eğitim dünyamızı, Beykoz’da yerlerini alması için teşvik edeceğiz. Aynı zamanda Beykoz’da bir devlet üniversitesinin tüm fakülteleriyle birlikte kurulması için gerekli çalışmayı hemen başlatacağız. Bunun için yer tahsisi yapmak, altyapı kolaylıkları sağlamak gibi teşvik edici önlemler alacağız.

 

Üniversite merkezi olmanın en önemli avantajı dinamik bir gençlik kitlesinin Beykoz’da yer alması demektir. Bu ise bizim ifade ettiğimiz hizmet sektörünün Beykoz’da daha da gelişmesi anlamına gelir. Aynı şekilde Beykozlu esnafların, Beykoz ekonomisin gelişmesine önemli bir katkı demektir.

Saygıdeğer Misafirler,

Değinmek istediğim bir başka konu da turizmdir. Biliyorsunuz, Beykoz’da üç temel unsur en eski zamanlardan, Bizans’tan yüzlerce yıl önce bile vardı. Deniz, orman ve iskele… Bu üç özelliği Beykoz’u, o dönemlerden itibaren, bir dinlenme merkezi, bir av alanı, bir mesire yeri olarak öne çıkarttı.

 

Bir anlamda eski zamanlardan beri Beykoz, bugünkü anlamda olmasa bile bir turizm merkezi oldu. Şimdi dünyada yükselen trendlerden biri turizm. 2012’de dünyadaki turist sayısı 1 milyar 35 milyona, mali hacmi ise 1 trilyon 75 milyar dolara ulaştı.

 

Sözgelimi Paris’i her yıl 30 milyon kişi ziyaret ediyor. Parislilerin en önemli geçim kaynağı turizm. İstanbul’u ise geçen yıl (2012’de) 10 milyon turist ziyaret etti. İstanbul’u ziyaret eden turist sayısı her geçen yıl daha da artıyor. İşte Beykoz, bu pastadan hak ettiği payı almalı. İstanbul’a gelen turistlerin makul bir oranını ilçemize çekebilmeliyiz.

 

Bunu başaracağımıza inanıyorum. Çünkü Beykoz’da turistlerin ilgisini çekecek hem tarihi eser sayısı çok (Beykoz Kasrı, Hidiv Kasrı, Küçüksu Kasrı, İshak Ağa Çeşmesi, Anadolu Kavağı, Yoros Kalesi, Yuşa Tepesi vs.), hem de doğal güzelliklerimiz muhteşem.

 

Eksik olan, onları kolaylıkla Beykoz’a getirmek, burada ağırlayacak otelleri oluşturmak. Sadece otelleri değil, pansiyonları gerçekleştirmek. Denizi ve doğayı, tarihle buluşturup cazip aktivitelerle turistlere sunabilmeliyiz.

 

Bana göre turizm, Beykoz’un geleceğinde son derece büyük bir rol oynayacaktır. Merkezi yönetim ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile koordineli bir çalışma yürütüp dünyadan ve ülkemizden turizm yatırımcılarını ilçemize çekmeliyiz.

 

Beykozluları da turizm sektörüne hazırlamalıyız. Ayrıca Beykoz’a turizmle ilgili okullar açarak, ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünü yetiştirmeliyiz.

 

Ben gerekli tedbirleri almamız halinde, Beykoz’un kısa zaman içinde hem yabancı turistlerin, hem de yerli turistlerin gözde mekanı olacağına inanıyorum.

 

Değerli Dostlarım,

Dikkatinize sunmak istediğim bir konu daha var: Biliyorsunuz, Beykoz, İstanbul’un hâlâ şirin köyleri olan birkaç ilçesinden biridir. Beykoz’un 20 köyü bulunuyor. Dolayısıyla bizim köylerimizi, otantik yapılarını bozmadan üretim sürecine dahil etmemiz gerekiyor. Geleneksel üretim yapımızı, modern pazar anlayışına uyarlayarak “niş” pazar ürünler (özel bir kitleye alternatifi olmayan ürünler) geliştirebiliriz.

 

Bunun için tek parti zihniyetinde değil de, piyasa ekonomisi doğrultusunda “Köy Kalkınma Projeleri”ni hayata geçirmemiz gerekiyor. Peki biz Beykoz’un köylerinde ne yapabiliriz? Kuşkusuz bununla ilgili yürüttüğümüz hazırlıklar var. Fidancılıktan halıcılığa, el sanatlarından organik tarıma kadar birçok alanda köylerimizi üretim merkezlerine çevirmek istiyoruz.

Köylülerimizi üretimin aktif unsurları kılacağız. Ayrıca son derece kıymetli olan üretimlerini de hak ettiği değere pazarlamalarını sağlayacağız.

 

Belediyemizin kontrolünde gerçekleşecek bu projelerle, köylerimiz organik tarımın merkezi olacak. Ürünler de bu amaçla tesis ettiğimiz pazarlarda satılacak. Benzer şekilde Beykoz’un kadim mesleği olan balıkçılığı da entegre bir uğraş haline getireceğiz.

 

Sevgili Dostlar,

Şimdi de sizin merakla beklediğiniz, Beykozlu için önemli olan bir konuya, Beykozluların ifadesiyle mülkiyet ve imar sıkıntılarına değinmek istiyorum:

 

Öncelikle ifade edeyim ki, Boğaziçi’nde yer alması ve 2B kapsamındaki arazilerin çokluğu sebebiyle Beykoz’daki mülkiyet sorunlarının farkındayız. Bu sorunları, Beykozlunun kazandığı hakları kaybetmesine yol açmadan çözme kararlılığındayız. Bizim çözümümüzün merkezinde, “Beykozlunun Beykoz’un sahibi olarak kalması” ilkesi vardır.

 

Kalkış noktamız şudur: Hiçbir imar ya da mülkiyet uygulaması, Beykozluların aleyhine sonuçlar doğurmamalıdır. Bunun için de “kazan-kazan” prensibi geçerli olacaktır. Hem Beykoz kazanacak, hem Beykozlu kazanacaktır.

 

Hepinizin bildiği gibi, Sayın Başbakanımız, seçim meydanlarında halkımıza söz vermişti. Bu söz üzerine çıkartılan 2B Yasası, Beykozlulara üzerinde yaşadıkları arazilere sahibi olma fırsatı getiriyor.

 

Kuşkusuz bu noktada, ilçe belediyesine de düşen sorumluluklar var. Yasanın genel ilkelerini, yerel şartlara uyarlayıp halkımızın imkanlarına uygun hale getirmek, bizim sorumluluğumuzdadır. Bu konuda, Beykoz Belediyesi de son dönemde bazı olumlu çalışmalar yapıyor, bunları dikkatle izliyoruz.

 

Bizim de Beykozluların yüreklerini ferahlatacak çalışmalarımız var. Beykoz’daki imar sorunlarına köklü çözüm getirecek hazırlıklarımız ve projelerimiz var. Bütün proje ve çalışmalarımızda, Beykozlunun görüşü alınacak, halkımızın onaylamadığı hiçbir çözüm yolu, uygulamaya sokulmayacaktır.

 

Şimdilik şu kadarını ifade etmek isterim: Bizim halkımız, “Dünyada mekan, ahirete iman” inancına sahiptir. Biz bunun dünya kısmını garanti altına alacağız, yani dünyadaki mekanlarında mutlu ve huzurlu bir hayat sürmelerini temin edeceğiz. Bunun için de tüm süreçleri tam bir şeffaflıkla yönetip hem halkımızı iyi anlayacağız, hem de onlara çözüm yollarımızı iyi anlatacağız.

 

Saygıdeğer Basın Mensupları,

Son olarak söylemeliyim ki Beykoz’un ekonomisini, ticaretini gelişmesine katkıda bulunacak en önemli unsur, dinamik bir ulaşım ağına sahip olmasıdır. İnanıyorum ki, yakında faaliyete geçecek 3. köprü, bizi tam anlamıyla İstanbul’un her köşesine bağlayacaktır.

 

Değerli Başkanımız Kadir Topbaş Beyefendi’nin öne aldığı metro projesi ise bizi İstanbul’un tüm ilçelerine dakikalar içinde bağlayacaktır. Aynı şekilde Beykoz’da oturanlar, çok kolay bir şekilde 3. havaalanına ulaşabileceklerdir. Dolayısıyla bu avantajlarıyla Beykoz, bir cazibe merkezi olacaktır.

 

Biz de bu niteliklerin üzerine yaptığımız çalışmalarla Beykoz’u, bir marka şehir haline getireceğiz. Beykoz hak ettiği değere Beykozluların destek ve katkılarıyla inşallah kısa sürede ulaşacaktır.

 

Kıymetli Dostlar, ben sizlerle bu konuları paylaşmak istedim. Beykoz’la ilgili genel bir çerçeve çizmeye çalıştım. Beykoz’a hizmet etmek için yola çıktım. Sorunlarımızın farkındayız, Beykozluların ihtiyaçlarını biliyoruz. Bu konuda Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür” inancına sahibiz.  Biz bu anlayışla, Beykoz’a bahar getirmek için yola çıktık.

 

Bu yolculukta bana destek veren sizlere ve tüm Beykozlulara teşekkür ediyorum. Davetimizi kırmayıp geldiğiniz için şükranlarımı sunuyorum. Beykoz ve Beykozlular için hayırlısının olmasını diliyorum.

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb