SÖZÜMÜZ MECLİSTEN DIŞARI
Günlük hayatımızda hepimizin zaman zaman tanık olduğu yada bizzat muhatap olduğu küfür içeren konuşma tarzı malumunuzdur. Bu tür davranışlara muhatap kalan kişiler de ya muhatap olmayıp ortamdan uzaklaşmaya çalışmakta, ya edilen hakaretleri sineye çekmek yerine kendisi de kaba kuvvete başvurmak ta ya da doğrudan savcılığa şikayet de bulunmaktadır. Bir kısmı da küfürlü konuşan kişiye karşı tavrını ve üslubunu bozmadan aklı selim şekilde karşısındakini küfürle değil aklı ve dili ile tartarak tartışmasını devam ettirmektedir.
Anadilinizden başka hangi dili biliyorsunuz diye bir anket yapsalar; kimi İngilizce der, kimi Fransızca, kimi Almanca, kimi Arapça der. Aslında bu sayılanların da önünde olan bir dil daha vardır; o da küfür dilidir. Hemen hemen toplumun geneline yayılan bu virüs anadilimiz olan Türkçe’ yi de bozmaktadır. Türkçe’ de kullandığı kelime sayısı çok kısıtlı olan bu kitle, küfür içeren kelime haznesini de her vakit güncelleme yeteneğine sahiptir.
Peki neden küfrederiz? Neden konuşma cümlelerimizin içinde sürekli bu türden kelimelere yer veririz. Bunun da aslında pek çok sebepleri var. En önemli sebebi küfredenin karşısındaki insana aklı, dili yetmeyince acizlik içine düşmesidir. Çünkü küfrün tanımında bile bunun altında yatan sebebi bulabilirsiniz. Küfür,” aciz ve cahil insanın çaresizlik karşısında kendini tatmin etmek için başvurduğu çirkin bir yöntemdir der lügatimiz. Yalnız burada ki tanıma pek katılmıyorum; çünkü yeri geliyor cahil olmayan insan da küfredebiliyor. Yalnız cahilin ettiği küfür ile eğitimli kişinin ettiği küfür arasındaki fark, eğitimli olan küfrü bir şekilde tamamlama cümlesi olarak söyler; cahil ise sadece küfreder.
Küfür’ e bir bakıma ruhun kusması da diyebiliriz. Tartıştığı kişi ile belki de önceye dayalı bir birikim varsa yanardağın püskürmesi gibi artık patlayan bir volkanik dağı andırırlar bu anda.
Küfür illeti, “tahammülsüzlük ve zayıflık” gibi istenmez özelliklerin sebep olduğu bir dışavurum yöntemi olarak da görünür; ki bu noktada kişi kendini artık kontrol edemez duruma gelmiştir. Bunun yanında yetersizlik, nefret, kıskançlık, kutsal değerlere, namus, vatan ve şerefe hakaret de küfrü tetikler.
Araba kullananlar çok iyi bilir ki; küfre ve tartışmaya bir nefes kadar yakın olduğumuz andır trafikte araba kullanmak. Avrupa’da sanırım bizim kadar trafik kurallarını ihlal eden başka bir millet yoktur. Sanki bu kurallar uyulması gereken değil de, ihlal edilsin diye konuluyor. Yol verme kavgası, park kavgası, trafikte yan bakma , şerit ihlali, hatalı sollama en fazla tartışmaya ve nihayetinde küfre en açık andır.
Bir de küfürü sosyal medyada klavye başında eden bir güruh var ki; sorma gitsin. Bu kesimdeki kişiler aslında ters kompleks tipli kişilerden oluşur genelde; yani klavye başında aslan, karşı karşıya gelince kedi olurlar. Bu kişilerinde diğer küfredenlerle olan ortak noktası bilgisizlik, akıl ve fikir olarak yetememek, kendini ifade edememenin sonrasında küfre ve kaba kuvvete başvurmasıdır Bunun kendi kişilik yapısının gelişmemesi ve zayıflığının bir göstergesi olduğunu kabul edenler istisna olarak çıksa da bunu dile getiremeyip sadece kendilerini avutacak bir bahane bulurlar.
Küfürlü konuşmayı bir eğlence sanatına çeviren grup daha var ki; bunların diğerlerine göre daha masum olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar kızgınlık, öfke anında değil de tam tersi aşırı eğlenme veya çok neşeli bir ortamda veya bunun da ötesinde günlük hayatında normal konuşma biçimi gibi algılayıp konuşanlar da mevcut. Bunlar her cümle başında veya sonunda küfürle başlar yada küfürle tamamlayıp cümlesini bitirirler.
Burada tabi küfürlü cümle lügatine dair bir bilgilendirmeye de girmeyeceğiz; zira millet olarak bu konuda pek de bilgiye ihtiyaç var gibi gözükmüyor. Yalnız burada bilinmesi gereken bir nokta daha var; o da argo ile küfür’ ün farklı olduğudur. Argo bir kelimenin halk dilindeki karşılığıdır ve ayıp bir manaya gelmesi şart değildir ; argo, entegre olamamış sınıf veya katmanların oluşturduğu bir dildir,kabalık olarak değerlendirilir. Küfür ise doğrudan hakaret içerir.
Küfürlü yazı ve şiir biçimini bir tarz olarak benimseyen sanatçılar da mevcuttur. Bunların içinde en bilinenlerden biride Neyzen Tevfik’ dir. Tevfik, 1879 yılında Muğla’da doğmuştur. Hicivleriyle ünlü olan Neyzen Tevrik küfürlü şiirleriyle de tanınmaktadır. Hicivlerinden dolayı birçok kez tutuklanan şair daha sonrasında serbest bırakılmıştır.
Sözümüz meclisten diyerek usta’nın bir sözü ile bitirelim yazımızı.
Bekaretinle kapatmaya çalışsan da,
Bedenin gizlemiyor ruhundaki fahişeyi…
Zaten bacak arasından ibaret olsaydı namus,
Yaradan da kapatırdı inekteki memeyi.