PARAZİT
En sevmediğimiz parazit, en akla gelen “bit”tir. Ne kadar rahatsız verici olduğu ona sahip olduğunuzu anladığınızda başlar. Ve bir anda ondan kurtulmak istersiniz. Çünkü size verdiği rahatsızlık sadece kaşıntı hissi değildir, artık kafanızda size ait olmaması gereken, sizin onu beslediğinize olan mide bulandırıcı bir düşünce oluşmuş ve bu günden güne siz ondan kurtulmadıkça büyüme eğilimindedir.
Yağdığında, sıcak bir şeyler içip gevşetip, dışarıyı seyretmek için evde kalma isteğini kışkırtan yağmur, bir başkası için evini lağım sularından kurtarma çabası ile soluk soluğa sırılsıklam bırakabilir. Bu sadece zengin ve fakir arasındaki ayrım olamaz. Öyle olsaydı bütün ihtiyaç sahiplerinin birbirini anlaması gerekirdi. Oysa ki ev sahibi misafiri sevmez, misafir de misafiri sevmez gibi sanki.
Uzun zamandır Oscar ödülünü kazanan filmi önceden tahmin etme hevesimi tatmin edememiştim. Ama bu sene bu filmi geçebilecek bir yapım yoktu zaten.
İnsanlığın tüm egolarını, tüm zayıflıklarını, tüm boş vermişliklerinin arkasındaki korkularını, tüm çaresizliğini, aslında varoluşlarının aksine tekrar kendilerini yaratma kaygısı içinde gerçekleştirmelerini daha önce çok az eserde rastladım.
Ama her zaman da söylediğim gibi sinemanın kendine ait avantajları var dezavantajları kadar. Ancak yönetmen bu avantajları hikayenin üzerine o kadar güzel kurgulamış ki bazen abartı sahneler bile size doğal gelebiliyor.
Seyretmeye değer bir film, ancak seyrettiğinizde umarım yağmuru eski iç huzurunuzla beraber seyredebilirsiniz!!!!!