TOPLUMSAL OTİZM
Yıllar önce Çocuk Esirgeme Kurumunun İstanbul Okmeydanı’ndaki bakım evine gitmiştim. 0 – 6 yaş grubu çocukların olduğu bölümün yöneticisi ile günlerce uzun uzun görüşmüştüm. Anladım ki çocukların büyük bir bölümü kardeş ve anne babaları hayatta. Üstelik hepsi bir odada kalıyorlar. Anne babaların çocuklarına bakacak durumda olmadıkları için canlarından bir parçayı bakım evine bırakmışlar. Bir yaşındaki ile altı yaşındaki çocukların aynı odada kalmaları kocaman sorunlara neden olmuştu. Birbirlerinin üzerine basanlar, yüzlerini tırnakla çizilmiş çocuklar devamlı ağlıyorlar. Bakıcı vardiyalı çalışan tek kişi; altlarını değiştiriyor, karınlarını doyuruyor, vakit kalırsa ve işini de seviyorsa çocuklarla oyun oynuyordu. Tahmin edeceğiniz gibi hayattan ve aldığı maaştan memnun olmayan bakıcılar zorla hatta üstün körü işlerini yapıyorlardı.
Çocuklar karınları acıktığında veya altlarını kirlettiklerinde sadece ağlayarak tepki veriyorlar, haliyle atmışa yakın çocuğa düşen bir bakıcı elinden geldiği kadarıyla yetişmeye çalışıyordu. Ağlayarak yaptıkları çağrılara cevap alamayan çocuklar bir süre sonra tepki vermemeye başlıyorlar. Nasıl olsa çağrılarına cevap gelmeyince karınları acıksa bile, altlar kirlense bile ağlamıyorlar. Bu durum otizm başlamasına sebep olmaktaydı.
Neden anlattım bunları; güncel hayatımızda da benzer durumların olduğunu görmekteyim. Geçim zorluğu çeken asgari ücretle çalışanlar, emekliler, öğrenciler, babalar, anneler seçimlerde oy vererek çare bulmayı ümit ediyorlar. Propaganda süreçlerinde siyasi partilerin ve adaylarının afilli, sınırsız vaatlerine ümitle inanıyor güveniyor ve sandıkta oy kullanıyorlar. Her seferinde ümit ettikleri veya vaat edilenleri defalarca elde edemediklerinde kitlesel hatta toplumsal otizm başlıyor. Ümitsizce Böyle gelmiş böyle gider, yapacak bir şey yok, Allah hepsini bildiği gibi yapsın vs. gibi duygularla taleplerini toplu halde talep etmeye bile çalışmıyorlar. Çünkü devlete başkaldırma suçu işlemek istemiyorlar. Ben bu duruma toplumsal otizm diyorum. Hakkını talep etmeyen toplumlar her geçen gün biraz daha fakirleşmeye mahkûmdur. Bu vatan için can veren bizim atalarımız, çocuklarının torunlarının da var olan nimetlerden hiç değilse eşit şekilde, ötekileştirilmeden paylarını alması haktır. Hak ise esma-i hüsna yaratanın adlarından da biridir.
Kimsenin hakkının yenmediği, bu hakkı yerine getirmek üzere görev talep eden toplum yöneticilerinin seçilmesi ve görevlerini layığı ile yapmalarını diliyor, yerel seçimlerin vatana millete hayırlı olmasını diliyorum.
07 Mart 2019
Gökhan Taneri VURAL