ŞİVE RESİTALİ
Öyle güzel bir yurtta yaşıyoruz ki, bu yurdun her bir köşesi ayrı bir nimet, ayrı bir panoramik şaheser barındırıyor. Uygarlığın beşiği olan bu coğrafya’ da antik çağda Hititler, Frigler Lidyalılar, İyonlar, Urartular, Persler ve akabinde İskender , Roma ve Bizans imparatorluklarının hüküm sürdüğü Anadolu daha sonra da İlhanlılar ve Selçuklu’ların Bizans hegemonyasına son verip Anadolu’ ya adım atmaları ile birlikte Türk kavimlerinin Anadolu ile tanışması sağlanmış oldu. Osmanlı imparatorluğu döneminde de Anadolu’da Türk medeniyeti iyice yerleşmiş oldu.
Osmanlı’ nın son bulup Cumhuriyet’ e geçişi ile modern Anadolu’nun ilk temelleri atılmış oluyordu. Günümüze kadar olan dönemde Anadolu’nun pek çok yöresinde rengarenk farklı şiveleri görmekteyiz.
Coğrafyamızda yer alan her bir vilayetin bu bahsettiğimiz medeniyetlerin, kültürlerinde etkileşimi sonunda kendilerine has bir gırtlak ve ağız ( şive) yapısı oluşmuştur. Şunu da söyleyeyim; ülkemizde her yeni nesil sonrası bu şive yapısı korunacağı yerde maalesef sosyal ve ekonomik nedenlerden dolayı köylerinden, barındıkları şehirlerden özellikle büyük şehirlere olan göç neticesinde bu şive ve gırtlak yapısı yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuştur.
Ülkemizde Karadeniz şivesi, Orta Anadolu şivesi, Doğu şivesi,, Ege şivesi ve Trakya şivesi olmakla beraber bu şivelerinde kendi içlerinde nerdeyse her ile ait ayrı bir şivesi mevcuttur. Karadeniz’de Ordu şivesi ile Trabzon, Rize şivesi farklıdır; Orta Anadolu’ da keza Niğde, Kayseri şivesi ile diğer vilayetlerin şivesi birbirinden ayrıdır. Doğu şivesi kendi içinde biraz gırtlaklarında farklılık olsa da aynı sayılır. Keza Trakya şivesi de Trakyalı konuştuğunda bu “ Trakyalı” deriz.
Düşünsenize bir; farklı farklı gırtlak yapısına sahip olan vatandaşlarımızın aynı bina veya aynı ortamda bulunsaydı nasıl bir şenlik yaşanırdı ? O Anadolu’ un farklı farklı şive lezzetleri bize tam bir resital sunmuş olurdu herhalde. Ne dersiniz! Bunları bir mekanda buluşturalım mı? Aynı ortamda Rize’ li, Ordu’lu, Kayseri’ li, Niğde’li, Erzurum’lu ve Trakya’lı bir kardeşimiz bir arada olsun. Bakalım ne derler birbirlerine!
Ordu’lu: Andıra gorum böyle işin. Bir rahat yok mu sabah sabah? ( Gürültüden usanıp, şanssızlığından yakınır)
Kayseri’li: Gadasını aldığım; nörüyon? ( Canını yediğim, nasılsın? Diye hatırını soruyor)
Niğde li: Bırah onu. Asıl sen nöörüpbatın? ( Onu bırak da ; asıl sen neler yapıyorsun?)
Trakya’lı: Kızanım paraladı kendini sınavı kazancam diye beya; apmayın büyle.
Rize’li : Afkurmayın urda. Ağanus ettiniz ortalığı. Paçi’lerden size ne? ( Gürültü yapanlara seslenerek. Havlamayın orada, inlettiniz her tarafı. Küçük kızdan size ne! demektedir)
Afyon’lu: lenn! Gahbenin çocuğu! Lappadanak gidiver gari. Lenn! Şuncazı götüvercek yokmi?
( yaramazlık yapan çocuğa seslenerek ona burdan gitmesini söyler. Çocuk oralı olmayınca da bunu buradan alacak bir yakını olup olmadığını sormak ister)
Erzurum’lu: Bemirat tahtasına uzanasan! Parça tike olasan! Gorbagor olasan! (Tenesire uzanasın, parça pincik olup geberesin emi!)
Burada tatlı itiş kakışlar devam ede dursun Rize’li döktürür “ Kapandı Gitti Çağı” anlamına gelen lazca yöresel ağızlı şiiri ile.
“ Burma, mabeyin, darni, kot, tereteri, hopeçi,
Gerdel, lahmi, pulama, küpun ağzında peçi
Çali, çupi, kutuni, davli ve kondaridan
Simdi bahsettuğumde güleyi bizum paçi.”
Ardından Ordu’ li girer devreye; o da kor ortaya bir dörtlük.
“ Ordu’nun dereleri kara yosun bağlıyor. Kalk gidelim sevdiğim,
Annem evde ağlıyor Sürmelim aman
Oy Bağlamam bağlamam, Zerdali dalı mısın?
Garip garip çalarsın, benden sevdalı mısın?”
Erzurum’lu da aşka gelir diğer taraftan, girer söze.
“Cennet pungarina gügümnen gidim,
Dabahhana, Ahpungarim Erzurum.
Gelimde buz gibi suyundan alim,
Yudum yudum içim, ganim Erzurum.”
Kayseri’linin gözü dolmuştur; durur mu herkesten gayri.
“ Ey! Benim gadalarını aldığım urgan saşlı, çatık gaşlı Hasibe’m.
Seni büküşün başında pel pel bahan gözlerini görince; içim fenikti, yüreğim telesidi. Yağannımı duvara virip, gendimi gücülen zaptittim. “
Niğde’li içinin karardığını söyler ve yeter der ve kendi yöresinin güzel türküsünden mırıldanır.
“ Göverdim bostan oldum, dillere destan oldum.
Hadaman tombili tombili, tökezime kıran aman kandili,
Çürüttüm on yedi mendili.”
Trakya’lı coşmuş, havaya girmiştir.
“ Haydi de Ramize’m haydi de kara kız.
Vinisa yoluna Vinisa yoluna,
İliklemiş paytonu paytoncu Ramize’m.
Vermez gireyim yanına vermez gireyim koynuna”
Gördüğünüz gibi benim memleketim lazı, çerkesi, kürdü, Trakyalı’ sı ile, Ege’lisi, zaza’sı, Sünni’si, alevisi ile ve içinde barındırdığı onca kültüre ait şive ile güzel bir memlekettir; gerisi hikaye.
Kalın sağlıcakla…