Ana Sayfa Köşe Yazarları 24.09.2021 1884 Görüntüleme

MAVİ GÖZ

Aranızda mutlaka yetmişli, seksenli yılların gençliğini göreniniz vardır. Çok ama çok masum yıllardır o yıllar. Her şeyin daha samimi, çıkarcılığın daha az olduğu, utangaçlık ve mahçubiyetin anlamını yitirmediği yıllardı o yıllar. Birbirinden hoşlanan çiftler kendilerinin gösteremediği medeni cesaret nedeniyle duygularını kaleme aldığı mektupları bir ortak arkadaş vasıtası ile hoşlandığı kişiye iletirdi. Erkeğin hoşlandığı kıza yaklaşırken nefesinin kesildiği, gözünün içine bakmaya cesaret bile edemediği; kızların ise hoşlandığı erkeğe yaklaşmak ve laf atmak bir yana, elinin ayağının birbirine dolandığı yıllardan bahsediyorum. Şimdi ise artık herşeyin ulu orta ve bu masum duygulardan yoksunlaştığı günlere geldiğimizi görüyoruz.

Ama yine de arada bir istisnai olarak bu tür duyguların yoğunluğu ile eli ayağına dolanan gençlerimiz de yok değil. Bununla ilgili benzer bir örnek de geçen gün benim başıma gelince; demek hala bu güzelim saf duyguları içinde taşıyan güzel insanlar mevcut dedim. Diğer gençlerimizi tabi ki karalamak niyetinde olmasam da; bazen insan eskiye özlem duyuyor sanırım.

Çalıştığım birimdeki genç bir delikanlı benim görüş ve fikirlerime değer verdiği için içinde taşıdığı sıkıntıyı benimle paylaşmak istedi ve sıkıla sıkıla konuyu açtı.

Abi, senin bir konuda değerli fikirlerini almak istiyorum. Ne olur bana yardımcı ol.

Hayırdır, dedim. Derdini anlatmayan derman bulamaz.

Abi, hoşlandığım bir kız var, sosyal medyada tanıştık. Kendisi farklı bir ilde oturuyor. Kendisinden çok hoşlanmama rağmen ona açılmakta sıkıntı yaşıyorum. Onunla konuşacağım zaman söyleyeceklerim buhar olup uçuyor.

Güzel kardeşim benimle şu an nasıl konuşuyorsan aynı rahatlıkla onunla da konuşacaksın; bu kadar basit.

Yok olmuyor abi. Elim ayağıma dolanıyor, kelimeler birbirine giriyor; bazen de kal geliyor, donuyorum. Sen bana o kız için bir şiir yazsan da, ona duygularımı belli etsem.

Tamam, ama şunu bil ki; bir insanın gözleri her duyguyu içinde taşır evlat. Şimdi bana söyle, bu kızın gözleri ne renk ?

Biri mavi, diğeri kahverengi abi.

Nasıl yani? Van kedisi mi oğlum bu!

Yok abi. İki gözüne farklı lens takmış. Ama ben mavi gözüne hasta oldum.

İyi o zaman; şiirimizin ismi de belli oldu sanırım: Mavi Göz.

 

Genç arkadaş beni her gördüğü zaman sürekli şiirin bitip bitmediğini soruyor; daha henüz vakit bulamadım dediğimde de keyfî kaçmış bir şekilde yanımdan ayrılıyordu. Tabi benim de o zaman içim burkuluyordu. En sonunda onu daha fazla bekletmemeye karar verip şiiri bitirdim. Ve müjdeyi de kendisine verip şiiri kendisine okuduğumda sanki dünyalar onun olmuş gibi sevindiğini gördüm.

Bir insanın görmeden ayakları yerden mi kesilir

Saçma geliyor belki ama sebebi senden bilinir.

Göz bebeğin mavi, mavinin içi de ondan mavi

Kuzum sen gerçek misin sahi!

 

Aklımı başımdan aldın desem kim bilir.

Dünyadan bana ne mavi göz; aklımız fikrimiz bir.

Kusurumu kabahatimi biliyorum gayri de;

Kuzum sen gerçek misin sahi!

 

Sen olmadan gözüme girmez uyku; yüreğim ezilir

Sağa dön, sola dön ; siluetin hep gözümün önüne gelir.

Seni sevmekten beni alıkoyma mavi göz,

Kuzum sen gerçek misin sahi!

 

Canımın içisin mavi göz; dünyaya bildirilir.

Sence değeri nedir bilmem ama dünya bana vız gelir.

Ben seninim, sen benimsin; yaz bunu,

Kuzum sen gerçekten sahi misin?

 

Bizim delikanlı şiiri alır ve gider, bir zaman ses çıkmayınca merak edip bir fırsatını bulduğumda işlerin ne durumda olduğunu haddime olmayarak da sorma gereğini hissettim. Bizim ki baktım yine somurtkan. Durumların vahim olduğunu anlamamak için saf olmak lazım.

– Hayırdır evlat! Şiiri aldın, sesin soluğun kesildi. Bir sıkıntı yok umarım.

– Abi hiç karıştırma oraları.

– Ne oldu? Söyle ki biz de bilelim.

– Abi senin şiiri kıza okudum, hem de mesaj olarak attım. Ama bizim ki fırtına mı desem, kasırga mı desem; bana öyle bir patladı ki; ne diyeceğimi bilemedim.

– Ne dedi ki?

– Benim bir gözüm mavi diğeri kahverengi. Birine aşkını ilan ederken öbürünü öksüz mü bırakacaksın.

– Hiç bir şey diyemedim.

– Şuna öküz öküz baktım desene. Bu kadar mı zor evlat. Al sana kahverengi göze de bir şiir değil ama, şarkı sözü: Kahverengi Gözlerin.

Sanki billur bir pınar kahverengi gözlerin

Ruhuma neşe sunar kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin

Ruhuma neşe sunar kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin

Rüzgarlar kadar serin, ufuklar kadar derin

Senin en güzel yerin kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin

Senin en güzel yerin kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin

Mehtapta benzer aya, bakarım doya doya

Sanki tatlı bir rüya kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin

Sanki tatlı bir rüya kahverengi gözlerin

Gözlerin yar gözlerin, gözlerin yar gözlerin, gözlerin.

Bizimki yine ayakları birbirine çarpa çarpa uçar gider. İki üç gün geçtikten sonra baktım ki bizimkinin suratı pespembe, keyfi yerinde.

Abi! Sen var ya sen. Sen adamın dibisin.

Evlat dedim: Senin yüreğin o kadar saf ve o kadar temiz ki; gözlerinin içine bakıp o kıza karşı hissettiklerini sadece kaleme aldım. Ama bil ki bundan sonra yürüyeceğin yolda yalnızsın. Bundan sonra yüreğin konuşmuyor, dile gelmiyorsa, sıkıntı kendini ifade edememende değil, hoşlandığın kıza karşı ayağının yerden kesilmemesidir.

Sonucu mu merak ettiniz. Valla şu an bizimkinin suratında güller açıyorsa, gönlü dile gelmiş ve sanırım doğru yolda ilerliyor gibi gözüküyor.

Sonuç olarak diyeceğim o ki : Sevmekten vaz geçmeyin.

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb