İyi Parti’nin Beykoz İlçe teşkilatı kahvaltıda buluştu. Beykoz Koru Sosyal Tesisleri’nde toplanan STK’lar, milletvekilleri, spor kulübü başkanları, iş insanları, muhtarlar ve basın mensupları Beykoz’un sorunlarının yanı sıra imardan, sağlığa, spordan STK’ların görev yetkilerine varana kadar her alanda İyi Parti’nin faaliyetlerini, hedeflerini ve çalışmalarını paylaştı
İyi Parti Beykoz ilçe teşkilatı 5 Ocak’ta Beykoz Koru Sosyal Tesisleri’nde kahvaltıda buluştu. Beykoz İlçe Başkanı Akif Taşdemir’in açılış konuşması ile başlayan etkinlikte Beykoz ilçesinin pek çok sorunu masaya yatırıldı. Buluşmaya milletvekilleri, spor kulübü başkanları, muhtarlar, basın mensupları, STK üyeleri, iş insanları katıldı. Etkinlikte 2019 yerel seçimlerinde Saadet Partisi İstanbul Belediye Başkan Adayı Necdet Gökçınar’ın oğlu, İbrahim Gökçınar’ın, İyi Parti’ye katıldığı açıklandı, kendisine rozet takıldı.
Beykoz İlçe Başkanı Akif Taşdemir, konukları tek tek selamlayarak, “Sayın Genel Başkanlarım, Sayın Milletvekillerim, değerli misafirlerimiz, muhtarlarımız, STK’larımız, Spor kulübü başkanlarımız, teşkilatımızın değerli mensupları, değerli konuklarımız hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.” dedi.
Beykoz Amatör Spor Kulüpleri Başkanı Asım Özdemir ise, “Değerli basın mensupları, değerli vekillerim, değerli protokol, değerli hanımefendiler, İyi Parti’nin ilçe başkanları, İyi Parti’nin vermiş olduğu kahvaltı hayırlara vesile olsun inşallah. Spor camiası olarak sizlerle bir arada olmaktan çok mutluyuz. Hepinize afiyet olsun, teşekkür ederiz.” dedi.
Beykoz Dernekler Birliği Başkanı Erdal Uzuner, Beykoz’un genel sorunlarından bahsetti. Uzuner, “Beykoz’daki STK’lar olarak ilçenin sorunları için uzun yıllar sonra bir araya geldik. Beykoz’daki sorunlar konusunda yaklaşık bir yıldır, 50 kişilik konusunda uzman isimlerin olduğu çalışma grupları oluşturduk. Yazılı bir rapor çalışması hazırladık. 1- 1,5 ay sonra bitmiş olacak. Bunu da tüm Beykoz kamuoyuyla paylaşacağız. İlçemizde kamu yatırımları konusunda çok eksiklikler var. Yeni bir hastane konusunu gündeme getirmiştik. Bununla ilgili adımlar atılıyor. Beykoz’da 50 bin öğrenci var. Bu da yurt sorununu gündeme getiriyor. Yurt sorunu kiraların yükselmesine sebep oluyor. Bir diğer konu da Beykoz’a yeni bir spor üniversitesinin yapılması konusu. Bununla ilgili de bir takım taleplerimiz var. Eğitimle ilgili sorunların iyileştirilmesi için de gayretlerimiz olacak. Bu hafta kaymakam ve emniyet müdürleriyle görüşmüştük. Beykoz’da bağımlılık ve uyuşturucu konusu da ciddi bir sorun oluşturmakta. Bununla ilgili yeni bir yasal düzenleme kaçınılmaz olmuş. Gençlerimizin geleceğini kurtarmak için çalışmalar yapılmasını rica ediyoruz. İlçemizde mevcut oturduğumuz binaların durumu da kritik. Beykoz’daki yapı stoğunun yüzde 85’i, şu anda deprem riski altında. Yani 200 bin Beykozlu’nun can ve mal güvenliği tehlike altında. Bu hemen 3-5 ayda çözülecek bir konu değil, ama adımlar atılması lazım. Bizim de bu konuda adımları atılmasına vesile olmamız gerekiyor. Beykoz’un 45 tane mahallesi var, muhtarlarımız da bugün burada. 45 mahalleden 6-7 mahallede imar izni var. Geri kalan mahallelerde yok. İnşallah bütün mahallelerin de imara kavuştuğu günleri görürüz. Tüm katılımcılara Beykoz Trabzonlular Derneği adına afiyet olsun diliyorum ve iyi günler diliyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı.
Eğitim ve imar konusuna öncelik verilmeli
Beykoz Muhtarlar Birliği Başkanı Sedat Altun, eğitim ve ilçenin imar konuş hakkında konuştu. Altun, “Biz geçen hafta 9 kişilik heyetle beraber Ankara’da ziyaretler yaptık. Dört farklı ili ziyarette bulunduk. Orada Kemal Kılıçdaroğlu’yla, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Vedat Demiröz’le, İyi Parti Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ile bir araya geldik ve MHP’den görüştüğümüz milletvekilleri oldu. Hepsine ayrı ayrı dosyalarımızı sunduk. Beykoz’da biliyorsunuz çok sorun var. Eğitimle ilgili sıkıntılarımız var. Bir mahallemizde 3 yıl önce yıkılan bir okulumuz var. Maalesef taşımacılık sistemiyle öğrencilerimiz okullarına devam ediyor. Bu aslında sadece Çiftlik Mahallesinde değil, Kanlıca Mahallesi’nde de var. Geçenlerde kaymakamımızla da bu konuyu konuştuk. 8-9 mahallemizde çalışmalar yapılacağını öğrendik. Beykoz’da mahkemeleri süren mahallelerimiz var. Benim mahallem Rüzgarlıbahçe’de tapu alamayanlar var. Tapularını alamamış birçok mahalle var. Mahkemeler devam ediyor, vatandaşların bir an önce tapularını almasını talep ediyoruz.” dedi.
Türkiye kötü yönetiliyor, herkes mutsuz
Genel Başkan Yardımcısı Burak Akburak konuşmasında Türkiye’de yaşayan herkesin mutsuz olduğunu söyledi. Akburak, “Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminin arefesindeyiz. Yine cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik krizini yaşıyoruz. Türkiye çok kötü yönetiliyor. Hatta yönetilmiyor. İşçi mutsuz, öğrenciler mutsuz, emekliler mutsuz, iş adamı mutsuz, çiftçi mutsuz, kimse hayatından memnun değil. Gençlerimiz bu ülkeden gitmek istiyor, iş bulamıyor, özgür olduğunu düşünmüyor. Emeklilerimiz tam hayatlarını yaşamak isterken, yaşayamıyor. Çiftçi üretemiyor, girdi maliyetleri yüksek, üretiyor, satamıyor. Sanayici elektrik, doğalgaz faturasından bıkmış. İşçi emeğinin karşılığını alamıyor. Öğretmenler atanamıyor. Bu ülkede bizler vergiler öderken, bizlerin vergileri ile 5 maaş, 10 maaş alan danışmanlar var. Bu ülkede maalesef atanamayan 100 bin öğretmenin yanı sıra barınamayan, maddi durumu sıkıntılı olduğu için okullara kayıt yaptıramayan 105 bin öğrenci var. Bütün bunlar maalesef 20 yıllık iktidarın sonunda geldiğimiz acı bir tablo. Tek adam rejiminin bizi getirdiği nokta işte burası. 2019 yılında partimizin 2. Kuruluş yıldönümüydü. Genel Başkanımız Sn. Meral Akşener’in yaptığı bir konuşmayla, Türkiye’de tekrar huzuru, Türkiye’de tekrar kurumların iyi çalıştığı bir sistemi, güçlendirilmiş parlementer sistemi getirmeye biz hazırız siz hazır mısınız diye Hayati Yazıcı’ya sormuştu. Bugün bu noktada bu sistemi oylayacağımız güne geldik. Bu seçimde özgürlüğümüzü oylayacağız. Kurumların özgürlüğünü oylayacağız. İktidarın arka bahçesi olan STK olmak istemiyoruz. Güçlü STK büyüyen Türkiye istiyoruz. Bu ülkeyi STK’larla birlikte yönetmek istiyoruz. 10 maddelik bir yol haritası izledik. Dedik ki sivil toplum kuruluşlarını dijitalleştireceğiz. STK’lar üzerindeki siyasi baskıyı azaltacağız. Kamu- STK işbirliğine önem vereceğiz. Sivil toplum yatırım fonunu kuracağız. En önemlisi de normalde sivil toplum bakanlıklara bağlı genel müdürlükten yönetiliyor, inşallah bizim iktidarımızda anayasal güvence altına alınmış sivil toplumun üst kurulunu kuruyoruz. Aynı zamanda gençlere, kadınlara bilişim desteği sağlayacak sivil toplum yatırım fonu hayata geçiriyoruz. Biz STK’ların üretmesini istiyoruz. Kamu- STK işbirliğinde gönüllülük yasası çıkartacağız. Okullarımızda çocukların çok küçük yaşlarda gönüllü olmasını sağlayacağız. Doğa gönüllüsü, çevre gönüllüsü olmasını istiyoruz. Üniversite öğrencilerimizin muhakkak kulüplerde veya STK’larda çalışarak kendilerine maddi olanak sağlamasını istiyoruz. KYK borçlarının yüzde 10’unu peşin alacağız, kalan yüzde 90’ını STK’larda gönüllü olarak ücretlendirerek çalışmalarını sağlayacağız. Böylece milyonlarca gönüllüsü olan bir sivil toplum organizasyonu gönüllüsü olmalarını diliyoruz. Dünyanın her yerinde sivil toplum kuruluşları devlete destek veren kurumlardır. Türkiye’de STK’lar özgürce üretim yapamıyor, proje üretemiyor. Biz bunu istemiyoruz. Fransa’da 1.5 milyon STK var, Türkiye’de sadece 145 bin. Tabela STK’ları istemiyoruz. İyi Parti sadece STK’lardan proje alan bir kurum olarak görmüyor. Turizmde, teknolojide, tarımda her alanda STK’larla çalışmayı hedefliyor. Biz sadece tarımda, turizmde, kalkınmada değil, bireysel kalkınmada da STK’lara önem veriyoruz. Ulusal ebeveynlik ajansını kuruyoruz. Çocukları 6 yaşına kadar hem yüzyüze hem de çevrimiçi eğitimlerle eğiteceğiz, ailelerimizi ebeveyn olmaya hazırlayacağız. “Rüzgar gülü” projemizle birlikte okula başlayan çocuklarımızın sabah ve öğle yemeklerini karşılıyoruz. Sınava giriyorlar, üniversiteyi kazanıyorlar. Kayıt yaptıramıyorlar. Bir sosyal devlet çocuklarını asla bir vakıfa teslim edemez. Biz 1 milyon yurt yapacağız. Hiç kimse çocuklarımızı devletin şefkatli kolları dışında başka bir kuruma teslim edemez. Eğitim almalarını sağlayacağız. İşe gidene kadar İyi Yaşam Destek paketiyle destek vereceğiz. İyi Parti çocuğun doğumundan ölümüne kadar sosyal devlet anlayışıyla hizmet verecek. İyi Parti’nin neler yapacağını azkaldi.org sitesinden takip edebilirsiniz. Projelerimizle, imanımızla, ufkumuzla, her şeyimizle hazırız. Cumhuriyet tarihinin en başarılı, en güçlü iktidarını biz kuracağız. Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyoruz.” dedi.
Beykoz Türkiye’nin özetidir
Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Metin Ergün, Beykoz’daki sorunların Türkiye’nin özeti olduğunu söyledi. Ergün, “Her ne kadar yerel yönetimlerden bahsedecek olsak da önümüzdeki seçimler genel seçimler olduğu için genel seçimlerle ilgili genel bir değerlendirme yapmayı tercih ediyorum. Beykoz esasında Türkiye’nin özeti. Bitmemiş altyapı… Düşünebiliyor musunuz, Beykoz’da kanalizasyon problemi var. Tapu problemi var, henüz daha tapusu çözülmemiş alanlar, binalar var. Şimdiye kadar bitmesi gerekiyordu. İnsanlarımız doğduğu yerlerde doyuramadık, iç göçü planlayamadık. Planlayamadığımız için neredeyse 10-15 milyon kişi her 10 yıl içerisinde Türkiye’de yer değiştiriyor. Dolayısıyla daha önce o insanların doğduğu yerde planladığımız yatırımların tamamının boşa gittiği gibi yeni göçtükleri alanda da yeni yatırıma ihtiyaç doğmuş oldu. Böylece kaynaklarını düzgün kullanamayan ülke haline geldik. Hastane talebi, okul talebi yurt talebi burada hala devam ediyor. Türkiye’de çok karmaşık bir düzen var. Bu düzeni değiştirelim, sistemi hızlandıralım ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini getirelim veya onların tabiriyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçirelim dediler. Peki sonuç ne oldu? Hiçbir kurum işlemez oldu. Hiçbir kurum yetkisini kullanamaz oldu. Türkiye kurumsuzluk ve kuralsızlık ülkesi haline geldi. Ben buraya gelirken Çanakkale’den geldim. Seçilmiş Belediye Başkanımız sadece dedikoduya bağlı olarak, hiçbir sebep olmaksızın tutuklandı. Sadece bir kişinin sözlü ifadesi ile…. Hiçbir delil yok. Çünkü Belediye Başkanı İyi Partili. Aynı şekilde İstanbul Belediye Başkanı bir sözden dolayı, yapılan işi tarif ettiği için yapılan iş ahmaklık dediği için ceza aldı. Türkiye hukuksuzluk yaşıyor, adaletsizlik yaşıyor. Devletsizlik rejimi yaşıyoruz. Hiçbir kaynağımız doğru kullanılmıyor. Mahkemeler adaletli karar veremez hale geldi. Türkiye hızla bir uçuruma doğru sürükleniyor. Bu hukuku ortadan kaldıran sistem Türkiye’ye nelere mal olmuş, arkadaşlarımızla birlikte çalıştık. 2018’de göstergelerle şimdiki göstergeleri karşılaştırdık. Partili cumhurbaşkanlığı sistemi 24 Haziran 2018’de uygulanmaya başlandı. Bazı göstergeler daha açıklanmadı, o yüzden bazı rakamlar 2021 bazı rakamlar 2022 olarak açıklandı. Aşağıda açıklıyorum:
- Türkiye’nin faiz ödemesi 2018 yılında 71.7 milyar liraymış. 2022 yılına geldiğimizde ise 330 milyar liraya çıkmış. Yüzde 500 civarında artış.
- Yine Türkiye’ni toplam borcu 2018’de 2 trilyon 115 milyar liraymış. Şimdi ise 8 trilyon 320 milyar lira. Yüzde 400 artış var.
- Dövizde ise dolar 24 Haziran 2018 gününde 4 lira 70 kuruşmuş. Bugün itibariyle 19 liraya yaklaştı.
- Cari açığımız 2018 yılında 41 milyar dolarmış. Şimdi 110 milyar dolar. 3 katına yakın bir artış söz konusu.
- 2018’de enflasyon TÜİK rakamına göre yüzde 15’miş. Şimdi ise yüzde 64. Piyasada hissedilen yüzde 100’den fazla. Bazı rakamlar yüzde 180’e kadar çıkıyor.
- Mutlak Yoksulluk Sınırı 2018’de yüzde 8.5’imiş. Şimdi 2022 rakamları açıklandı. Yüzde 14.4 yüzde 80’den fazla bir artış söz konusu.
- Devletten sosyal yardım alan vatandaş sayısı 2018’de 3.2 milyon kişiymiş. Şimdi ise 14.674.000 kişi. Yüzde 600 civarında bir artış söz konusu.
Uluslararası endekslere baktığımız zaman, mesela;
- Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 2018 yılında Türkiye 101. sırada. 2022 rakamı açıklandı, 116.sıraya gerilemiş. 4 yıl içerisinde Türkiye 15 basamak birden hukukun üstünlüğünde geri gitmiş.
- Hükümetin Yetkilerinin Kısıtlanması Endeksi, yani hükümetin yetkilerinin hukukla çerçevelenmesi de diyebiliriz; 2018’de 111.sıradaymış şimdi 135.sıraya gerilemiş durumda.
- Temel İnsanı Hakların Korunması Endeksi’nde Türkiye, 107.sıradaymış, şimdi 134.sıraya gerilemiş durumda.
- Türkiye Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 2018’de 78.sıradaymış şimdi 2021 rakamında 96. sıraya gerilemiş durumda. 18 basamak birden gerilemiş.
- Demokrasi Endeksi’nde 100.sıradaymış. 103. Sıraya gerilemiş. Her yıl 1 basamak düşmüş.
- Basın özgürlüğünü söylememize gerek yok.
- Sefalet Endeksi’nde 2018 yılında 4.sırada iken 2022 yılında dünya şampiyonu 1.sıraya yükselmiş durumda. En sefil ülke haline gelmiş durumda.”
Ergün sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu sistem Türkiye’yi hızla uçuruma doğru sürüklüyor. Türkiye’nin hiç zaman kaybetmeksizin hukukun üstünlüğünü temin edecek parlementer demokratik siteme geçmesi gerekiyor. Kurumların yetkisini ortadan kaldıran, STK’ları ortadan kaldıran, devletin hakemlik rolünü ortadan kaldıran bu sistemin taakati kalmamıştır. Türkiye bu sistemi bir dönem daha kaldıramaz.”
İyi Parti sağlık sektöründeki sorunları kökten çözecek
Genel İdare Kurulu Üyesi Murat Karaman, sağlık sektöründeki sorunlara değindi. Karaman, “Hükümetin 20 yıldır vaat ettiği sağlıkta dönüşüm bugün çökmüştür. Bugün vatandaşımız MHRS’ye girdiği zaman randevu bulamıyor. Hastaneye gitmesi lazım. Şehrin içinde girebilecekleri hastane kalmadı. Hastanelerin tamamını şehrin dışına taşıdılar. Merkezde bize bunca yıl hizmet veren devlet hastanelerini bir bir kapattılar. Diyelim ki hastaneye ulaşabildi, doktor bulabilmesi mümkün olmayan bir hale geldi. Diyelim ki bulabildi, doktor bir reçete yazacak, bu reçeteyi alıp, eczaneye gidip ilacı bulması mümkün değil. Ultrason için bir vatandaşımız Eylül 2024 tarihinde randevu alabiliyor. Diyelim ki kendisine ameliyat öneriliyor, cerrahi malzeme var ise bile piyasada yok. Ameliyat için 6 ay, 1 yıl beklemek zorunda kalıyorlar. Küresel yıldız olduğu iddia edilen sağlıktaki tablo tam olarak bu.” diye konuştu.
Sağlıkta şiddeti bitireceğiz
Genel İdare Kurulu Üyesi Murat Karaman sağlıktaki şiddete son vereceklerini söyledi. Karaman, “Sağlıkta şiddet olayına TV’de herhangi bir gün denk gelmezsek şaşıracak duruma geldik. Ben mesleğe ilk başladığım yıllarda, dışarıda bir hasta biz içeri gir demeden girmezdi. Karşılıklı nezakete dayalı bir uslup vardı. Bugün o kapıdan içeri gir dememiz beklenmiyor. Bilakis tekme tokat giriliyor. Biz şefkati, merhameti, dua almayı hesap ederek bu işi yaparız. Bugün vandallıktan, katletmekten, sağlıkta şiddetten bahsediyoruz. Bu iktidarın yarattıklarından bahsediyoruz. Toplumda bir huzursuzluk vardır. Öncelikle toplumdaki şiddeti, toplumdaki huzursuzluğu gidermek lazım. Bunun için güneşin bu ülkede doğması lazım. 14 Mayıs’a az kaldı diyoruz.” dedi.
Beyin göçünü durduracağız
Sağlıkta beyin göçünü durduracaklarını söyleyen Karaman, “ İbni Sina der ki; bilimin ve sanatın takdir edilmediği yerde göçü durduramazsınız. Bugün yaşadığımız sağlıkçı göçünün nedeni budur. 10 yıldır gittikçe artan bir beyin göçüyle karşı karşıyayız. 2022’ye geldiğimizde göç eden hekim sayısı 2685’e çıktı. Geçen yıl Mart ayında Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlıkçıları hedef alarak yaptığı konuşmada, giderlerse gitsinler biz de bu ülkede elimizde kalan asistan sayımızı artırarak istidamı sağlarız, doktorlar madem ki beğenmiyorlar defolup gitsinler dediği Ocak ayında 197, Şubat ayında 157 hekimimiz bir anda 250’yi bulmuştur. Sağlık sektöründe yaptığı bu konuşma daha da kışkırtmıştır. Hiç kimse Avrupa’ya, Kanada’ya, ABD’ye geçim derdinden gitmiyor. Doktorlar üzerinde yapılan bir araştırma var; doktorlara soruluyor, siz buradan niye göç ediyorsunuz? İlk sırada can kaygısı var. İkinci sırada iş güvencesi var. Üçüncü sırada kendisine verilen iş yükü fazlalığı. Hekim her yerde kazanır. Kendisine uygun çalışma ortamını bulamamasının sonucudur aslında bu. İyi Parti iktidarında yapacağımız özlük hakkı iyileştirmeleri, itibar çalışmaları, kendi mesleklerini kendi vatandaşlarına verme huzuru sağlandıktan sonra beyin göçünü tersine çevireceğiz.” dedi.
İlaç yokluğu, tıbbi cihaz konusu çözülecek
Sağlık sektöründeki sorunlara geniş çaplı çözümler getirileceğini dile getiren Genel İdare Kurulu Üyesi Murat Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diğer bir konumuz ilaç yokluğu. Eczanelere gittiğiniz zaman ilaç bulamıyorsunuz. 20 yıldır her Aralık Ocak zamanı ilaç bulamıyoruz. Bunun nedeni kur farkı. Kur farkının iyileştirilmesi Şubat ayında yapılıyor. İlaç depoları kur farkının düzenlenmediği için depolarındaki ilaçları piyasaya salmıyor. Tıbbi cihaz konusunda ise tıbbi cihazlara geri ödeme 16 ay, 20 ay sonra yapılıyor. Nereden baksanız 2 yıl sonra. Siz dövize dayalı bir ürün alacaksınız, bunu kendiniz üretmiyor olacaksanız ve buna 16 ay 20 ay vade konulacak. Firma olarak ne yaparsınız? Kar marjını yükseltirsiniz değil mi? Asıl çözüm bizim kendi ürünlerimizi yaratmamız. Mesela kendi ilacımız üretmemiz. 2005 yılında ülkemizde Bomonti’de SSK’ya bağlı bir ilaç fabrikası vardı. Bu fabrikada bizim kendi ilacımız, serumumuz, vitaminimiz, her şeyimiz üretiliyordu. Ne yaptılar? Kapattılar. 2011 yılında kendi aşımızı, serumumuzu üretebildiğimiz Hıfzısıhha Enstitümüzü kapattılar. Dışa bağımlı hale geldik. İyi Parti iktidarında dışa bağımlılığı engellemek için Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nün açılmasının sözünü buradan veriyoruz. Yenilikçi ilaçlar dediğimiz, kanserlerde özellikle kullandığımız ilaçların üretimi için gerekli teşvikleri yapacağız ve kamuyu devreye sokacağız, bunu yapmamız şart.”
Karaman son olarak MHRS sisteminde randevu bulamamanın son bulacağını söyledi. Karaman, “Vatandaş randevu bulamıyor. 2012 yılından bu yana Sağlıkta Dönüşüm programı, sağlıkçıların üzerindeki yükü gittikçe artırmakta. Sağlık çalışanlarımız beyin göçünden, istifadan ya da erken emeklilikten dolayı işten ayrılmakta. Özellikle randevular ve aciller üzerinde ciddi bir yığılma var. Bunun nedeni aslında birinci basamakta sağlık hizmetini yeterince gerçekleştiremememiz. Ama en önemlisi halk sağlığı. Koruyucu ve önleyici halk sağlığına önem vermiyoruz. İyi Parti iktidarında halk sağlığına önem verileceğinin, aynı zamanda birinci basamak halk sağlığı hizmetlerimiz olan aile sağlığı merkezlerini daha da güçlendireceğimize söz veriyoruz. Vatandaş aile sağlığı merkezine gidip hizmet almak istemiyor. Çünkü kendisini karşılayan bir tane aile hekimi var ya da yok. Onun odası var mı belli değil. Ebenin ya da hemşirenin çalışacağı bir yer yok. Birçok aile sağlığı merkezinde hasta kabul alanı yok. Burada güveni artırmak lazım. Aile Sağlığı Merkezleri büyütülecek. Buralarda uzman hekimler, kadın doğum, dahiliye, çocuk hekimleri tesis edeceğiz. Ekstradan diyetisyenleri, psikologları, fizyoterapistleri buraya taşıyacağız ki vatandaşlar oraya gittikleri zaman halk sağlığı açısından da karşılık bulabilsin. Aile hekimi sayısını artırıp, birinci basamak sağlık hizmetini uygun hale getirirseniz, mevcut sağlık problemlerinin yüzde 90’ını burada çözebilirseniz o zaman ikinci ve üçüncü basamağa gitmesi gereken gerçek hastalar gider. O zaman da acillerde ve büyük hastanelerin polikliniklerinde yığılmalar olmaz. İyi Parti iktidarında biz bunları sağlayacağız. Zamanında, erişilebilir yüksek kalitede bir sağlık hizmeti vererek vatandaşımızı rahatlatacağız. Sağlık çalışanlarımıza özlük haklarını artırdığımız, dünya standartlarına getirdiğimiz, fonksiyonel güçlü bir sağlık sisteminin hep beraber sözünü veriyoruz. Genel Başkanımız Meral Akşener’in liderliğinde 200 kişiden fazla bir ekiple 5 senedir çalışıyoruz. İyi Parti iktidara geldiğinde kalkınmadan tarıma, turizme, sağlığa vatandaşa hak ettiği, beklediği, güneşin doğduğu hizmeti sunmaya hazırız. Yeter ki bugünkü gibi beraber kol kola olalım.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Gençleri spora yönlendireceğiz
Spor Kurulu Başkanı Vedat Bayram, gençlerin sporcu olarak yetiştirilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Bayram, “Atatürk’ün dediği gibi, “Ben Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.” Atatürk’ten bugüne kadar Türk sporuyla ilgili ikinci bir ifadesi bulunan siyasi bir lider gördünüz mü? Türkiye Cumhuriyeti devletinde tek adam rejiminde bozulmayan hiçbir yer kalmadı. Ben ilçemizde başta olmak üzere birçok spor tesisi yapan eski İstanbul Gençlik ve Spor Müdürü Vedat Bayram’ım. Spor Kulüpleri bir STK değildir. Spor Kulüpleri kendi kanunları olan, çocuklarınızın istikbali ile ilgilenen başlı başına bir örgüttür. Türkiye’de ilköğretim çağında 11 milyon 750 tane çocuk var. Eğer siz çocuklarınızın sağlığıyla meşgul olmuyorsanız, onları spora yönlendirmiyorsanız, ilkokullarda onların yeteneklerini keşfetmeleri için çalışmıyorsanız zaten memleketin herhangi bir şey olma şansı yok. Yani çocuklarınız yoksa, memleket de yok. Sporcularınız yoksa, memleket de yok. Fizik profesörleri yetiştirebilirsiniz, ama onlara yaşam biçimini spor haline getirmezseniz kalp damar hastalıklarıyla donanmış, obez, 150-200 kiloluk profesörler yetiştirirsiniz, onlardan da bu ülkeye bir şey olmaz. Bizim zamanımızda, 2004 senesinde İstanbul’da 750’si Anadolu yakasında, 750’si Avrupa yakasında 1.500 tane spor kulübü vardı. Şimdi aradan 20 sene geçti hala 1.500 tane spor kulübü var. Geri gidiyor, ileri gitmiyor. Sahaları yıktık yeni saha yapıyoruz diyorlar, sporcu lisansı artmış diyorlar bunların tamamı yalan. İşin uzmanı Vedat Bayram olarak söylüyorum, Ali Sami Yen’i yıkıyorsun GS Stadını yapıyorsun, Sivasspor sahasını yıkıyorsun en kıymetli yerde, taa uzak bir yerde saha yapıyorsun… 2004 senesinden beri bizim sporla ilgili bıraktığımız mirası yiyorlar. Bunların nasıl yapılacağını, sporcunun nasıl yetiştirileceğini bilmen lazım. Sporcu öyle git gel muayenelerle olmaz. Sporcuyu baştan yetiştireceksin ki ileride kan ölçümlerini yaptığınız zaman pırıl pırıl bir sporcu çıksın. Biz İyi Parti olarak Sayın Akşener’in liderliğinde önce çocuklarımızı ele alacağız. 6-16 yaş grubundaki çocuklarımız ele alacağız. Ağaç yaş iken eğilir. Onları bilime, doğaya uygun, sporcu olarak yetiştirip ondan sonra memleketten bir şeyler bekleyeceğiz. Sonra profesörler bekleyeceğiz. Hastalıklı bir nesille, genetik yapısı bozuk bir nesille zaten ekonomiyi düzeltmeniz mümkün değil. Hepinize çok teşekkür ediyorum.” dedi.
Spor Kulübü Başkanları, iş insanları, muhtarlar, STK’lar ve basın mensupları katıldı.
Beykoz İlçe Başkanı Akif Taşdemir’in konuşması:
“Sayın Genel Başkanlarım, Sayın Milletvekillerim, değerli misafirlerimiz, muhtarlarımız, STK’larımız, Spor kulübü başkanlarımız, teşkilatımızın değerli mensupları, değerli konuklarımız hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. İlçe Başkanımız cenaze münasebetiyle aramızdan ayrılacak, hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.”
Beykoz Amatör Spor Kulüpleri Başkanı Asım Özdemir’in konuşması:
“Değerli basın mensupları, değerli vekillerim, değerli protokol, değerli hanımefendiler… İyi Parti’nin ilçe başkanları, İyi Parti’nin vermiş olduğu kahvaltı hayırlara vesile olsun inşallah. Spor camiası olarak sizlerle bir arada olmaktan çok mutluyuz. Hepinize afiyet olsun, teşekkür ederiz.”
Beykoz Dernekler Birliği Başkanı Erdal Uzuner’in konuşması:
“Tüm katılımcılara günaydın diyorum, herkese afiyet olsun diyorum. İyi Parti Beykoz İlçe Başkanlığı’na bu organizasyon için teşekkür ediyorum. Beykoz’daki bütün STK’lar ve muhtarlar bugün burada. Belki duyanlar duymuştur, duymayanlar için tekrar edeyim. Beykoz’daki STK’lar olarak ilçenin sorunları için uzun yıllar sonra bir araya geldik. Beykoz’da hangi sorunlar var, bununla ilgili yaklaşık bir yıldır, 50 kişilik konusunda uzman kişilerin olduğu çalışma grupları oluşturduk. Yazılı bir rapor çalışması hazırladık. 1- 1,5 ay sonra bitmiş olacak. Bunu da tüm Beykoz kamuoyuyla paylaşacağız. İlçemizde ciddi sorunlar var. Bunlardan bahsetmek durumundayım. İlçemizde kamu yatırımları konusunda çok eksiklikler var. Yeni bir hastane konusunu gündeme getirmiştik. Bununla ilgili adımlar atılıyor. Yurt sorunu var. Bu da ciddi bir sorun. Beykoz’da 50 bin öğrenci var. Yurt sorunu kiraların yükselmesine sebep oluyor. Öğrencilerin barınacağı bir yer olmadığı için maalesef bizleri sıkıntıya sokuyor. Bir diğer konu da Beykoz’a yeni bir spor üniversitesinin yapılması konusu var. Bununla ilgili de bir takım taleplerimiz var. Eğitimde ciddi sorunlarımız var. Sondan üçüncü durumdayız. Bunun iyileştirilmesi için de gayretlerimiz olacak. Bu hafta kaymakam ve emniyet müdürleriyle görüşmüştük. Beykoz’da bağımlılık ve uyuşturucu konusu da ciddi bir sorun oluşturmakta. Bununla ilgili yeni bir yasal düzenleme kaçınılmaz olmuş. Gençlerimizin geleceğini kurtarmak için çalışmalar yapılmasını rica ediyoruz. Bir diğer konu da mevcut oturduğumuz binaların durumu… Beykoz’daki yapı stoğunun yüzde 85’i, şu anda deprem riski altında. Yani 200 bin Beykozlu’nun can ve mal güvenliği tehlike altında. Bu hemen 3-5 ayda çözülecek bir konu değil ama adımlar atılması lazım. Bizim de bu konuda adımları atılmasına vesile olmamız lazım. Beykoz’un 45 tane mahallesi var, muhtarlarımız da burada. 45 mahalleden 6-7 mahallede imar izni var. Geri kalan mahallelerde de imar yok maalesef. İnşallah bütün mahallelerin de imara kavuştuğu günleri görürüz. Tüm katılımcılara Beykoz Trabzonlular Derneği adına afiyet olsun diliyorum ve iyi günler diliyorum.
Beykoz Muhtarlar Birliği Başkanı Sedat Altun’ın konuşması:
“Sayın Genel Başkan Yardımcılarım, Sayın Milletvekillerim, Sayın İl Başkanım, Spor Kulübü Başkanlarımız, çok değerli muhtar arkadaşlarım, hepinizi sevgi, saygı, hürmetle selamlıyorum. Beykoz’da sorunlar çok. Biz geçen hafta 9 kişilik heyetle beraber Ankara’da ziyaretler yaptık. Dört farklı ili ziyarette bulunduk. Orada Kemal Kılıçdaroğlu’yla, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Vedat Demiröz’le, İyi Parti Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ile bir araya geldik ve MHP’den görüştüğümüz milletvekilleri oldu. Hepsine ayrı ayrı dosyalarımızı sunduk. Beykoz’da biliyorsunuz çok sorun var. Eğitimle ilgili sıkıntılarımız var. Bir mahallemizde 3 yıl önce yıkılan bir okulumuz var. Maalesef taşımacılık sistemiyle öğrencilerimiz okullarına devam ediyor. Bu aslında sadece Çiftlik Mahallesinde değil, Kanlıca Mahallesi’nde de var. Birçok mahallemizde var. Geçenlerde kaymakamımızla da konuştuk. 8-9 mahallemizde çalışmalar yapılacağını öğrendik. Beykoz’da mahkemeleri süren mahallelerimiz var. Benim mahallem Rüzgarlıbahçe’de tapu alamayanlar var. Tapularını alamamış birçok mahalle var. Mahkemeler devam ediyor, vatandaşların bir an önce tapularını almasını talep ediyoruz.”
Genel Başkan Yardımcısı Burak Akburak’ın konuşması:
“Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. Dışarıda inanılmaz soğuk bir hava var. Salon tıka basa dolu, hepinizin ayaklarına sağlık. Cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminin arefesindeyiz. Yine cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik krizini yaşıyoruz. Türkiye çok kötü yönetiliyor. Hatta yönetilmiyor. İşçi mutsuz, öğrenciler mutsuz, emekliler mutsuz, iş adamı mutsuz, çiftçi mutsuz, kimse hayatından memnun değil. Gençlerimiz bu ülkeden gitmek istiyor, iş bulamıyor, özgür olduğunu düşünmüyor. Emeklilerimiz tam hayatlarını yaşamak isterken, yaşayamıyor. Çiftçi üretemiyor, girdi maliyetleri yüksek, üretiyor, satamıyor. Sanayici elektrik, doğalgaz faturasından bıkmış maalesef o da hayatından memnun değil. İşçi emeğinin karşılığını alamıyor. Öğretmenler atanamıyor. Atanamadığı için inşaatta çalışıp intihar eden ölen insanlar var bu ülkede. Bu ülkede bizler vergiler öderken, bizlerin vergileri ile 5 maaş, 10 maaş alan danışmanlar var. Bu ülkede maalesef atanamayan 100 bin öğretmenin yanı sıra barınamayan, maddi durumu sıkıntılı olduğu için okullara kayıt yaptıramayan 105 bin öğrenci var. Bütün bunlar maalesef 20 yıllık iktidarın sonunda geldiğimiz acı bir tablo. Tek adam rejiminin bizi getirdiği nokta işte burası. 2019 yılında partimizin 2. Kuruluş yıldönümüydü. Genel Başkanımız Sn. Meral Akşener’in yaptığı bir konuşmayla, Türkiye’de tekrar huzuru, Türkiye’de tekrar kurumların iyi çalıştığı bir sistemi, güçlendirilmiş parlementer sistemi getirmeye biz hazırız siz hazır mısınız diye Hayati Yazıcı’ya sormuştu. Bugün bu noktada bu sistemi oylayacağımız güne geldik. Bu seçimde özgürlüğümüzü oylayacağız. Kurumların özgürlüğünü oylayacağız. STK’ların temsilcileri burada. Aralık 2007 tarihinde 762. Kararda şunu söylüyor; bir vali veya iç işleri bakanı bir mahkeme kararı olmadan savcılık suç duyurusuna istinaden o derneği kapatabilir, kayyum atayabilir, malına el koyabilir. Hangi sivil toplum kuruluşu özgür çalışabilir? İktidarın arka bahçesi olan STK olmak istemiyoruz. Güçlü STK büyüyen Türkiye istiyoruz. Bu ülkeyi STK’larla birlikte yönetmek istiyoruz. 10 maddelik bir yol haritası izledik. Dedik ki sivil toplum kuruluşlarını dijitalleştireceğiz. STK’lar üzerindeki siyasi baskıyı azaltacağız. Kamu- STK işbirliğine önem vereceğiz. Sivil toplum yatırım fonunu kuracağız. En önemlisi de normalde sivil toplum bakanlıklara bağlı genel müdürlükten yönetiliyor, inşallah bizim iktidarımızda anayasal güvence altına alınmış sivil toplumun üst kurulunu kuruyoruz. Aynı zamanda gençlere, kadınlara bilişim desteği sağlayacak sivil toplum yatırım fonu hayata geçiriyoruz. Biz STK’ların üretmesini istiyoruz. Kamu- STK işbirliğinde gönüllülük yasası çıkartacağız. Okullarımızda çocukların çok küçük yaşlarda gönüllü olmasını sağlayacağız. Doğa gönüllüsü, çevre gönüllüsü olmasını istiyoruz. Üniversite öğrencilerimizin muhakkak kulüplerde veya STK’larda çalışarak kendilerine maddi olanak sağlamasını istiyoruz. KYK borçlarının yüzde 10’unu peşin alacağız, kalan yüzde 90’ını STK’larda gönüllü olarak ücretlendirerek çalışmalarını sağlayacağız. Böylece milyonlarca gönüllüsü olan bir sivil toplum organizasyonu gönüllüsü olmalarını diliyoruz. Dünyanın her yerinde sivil toplum kuruluşları devlete destek veren kurumlardır. Türkiye’de STK’lar özgürce üretim yapamıyor, proje üretemiyor. Biz bunu istemiyoruz. Fransa’da 1.5 milyon STK var, Türkiye’de sadece 145 bin. Tabela STK’ları istemiyoruz. İyi Parti sadece STK’lardan proje alan bir kurum olarak görmüyor. Turizmde, teknolojide, tarımda her alanda STK’larla çalışmayı hedefliyor. Biz sadece tarımda, turizmde, kalkınmada değil, bireysel kalkınmada da STK’lara önem veriyoruz. Ulusal ebeveynlik ajansını kuruyoruz. İyi Parti çocuk doğmadan ebeveynlere ve çocuk doğduktan okula başlayana kadar da onların hayatına dokunmaya devam ediyor. Çocukları 6 yaşına kadar hem yüzyüze hem de çevrimiçi eğitimlerle ailelerimizi ebeveyn olmaya hazırlıyoruz. “Rüzgar gülü” projemizle birlikte okula başlayan çocuklarımızın sabah ve öğle yemeklerini karşılıyoruz. Sınava giriyorlar, üniversiteyi kazanıyorlar. Kayıt yaptıramıyorlar. Bir sosyal devlet çocuklarını asla bir vakıfa teslim edemez. Biz 1 milyon yurt yapacağız. Hiç kimse çocuklarımızı devletin şefkatli kolları dışında başka bir kuruma teslim edemez. Eğitim almalarını sağlayacağız. İşe gidene kadar İyi Yaşam Destek paketiyle destek vereceğiz. İyi Parti çocuğun doğumundan ölümüne kadar sosyal devlet anlayışıyla hizmet verecek. İyi Parti’nin neler yapacağını azkaldi.org sitesinden takip edebilirsiniz. Projelerimizle, imanımızla, ufkumuzla, her şeyimizle hazırız. Cumhuriyet tarihinin en başarılı, en güçlü iktidarını biz kuracağız. Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyoruz.”
2019 yerel seçimlerinde Saadet Partisi İstanbul Belediye Başkan Adayı Necdet Gökçınar’ın oğlu, İbrahim Gökçınar, partimize katıldı. Ona rozet takıldı. (Metin Başkanla birlikte rozet takıldı)
Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Metin Ergün’ün konuşması:
“Sayın İlçe Başkanlarım, Meclis Üyelerimiz, muhterem hanımefendiler, beyefendiler, STK temsilcileri, sevgili Beykozlular hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Her ne kadar yerel yönetimlerden bahsedecek olsak da önümüzdeki seçimler genel seçimler olduğu için genel seçimlerle ilgili genel bir değerlendirme yapmayı tercih ediyorum. Gelirken çalışarak geldik. Beykoz nedir, Beykoz’un problemleri nedir? Gördük ki Beykoz esasında Türkiye’nin özeti. Bitmemiş altyapı… Düşünebiliyor musunuz, Beykoz’da kanalizasyon problemi var. Tapu problemi var, henüz daha tapusu çözülmemiş alanlar, binalar var. Şimdiye kadar bitmesi gerekiyordu. Niçin bitmedi? Sebebi şu: İnsanlarımız doğduğu yerlerde doyuramadık, iç göçü planlayamadık. Planlayamadığımız için neredeyse 10-15 milyon kişi her 10 yıl içerisinde Türkiye’de yer değiştiriyor. Dolayısıyla daha önce o insanların doğduğu yerde planladığımız yatırımların tamamı boşa gittiği gibi yeni göçtükleri alanda da yeni yatırıma ihtiyaç doğuyor. Böylece kaynaklarını düzgün kullanamayan ülke haline geliyoruz. Hastane talebi, okul talebi yurt talebi burada devam ediyor. 50 bin öğrencinin kalabileceği yurt talebi… Bütün bunlar Türkiye’nin özeti niteliğinde. Batılı ülkelerin bizim gibi ülkeler için söyledikleri bir söz vardır; Problemlerini doğru teşhis edemezler, doğru teşhis edemedikleri gibi doğru çözüm üretemezler. Aslında yaşadığımız hadisenin özeti bundan ibarettir. Yatırımları doğru planlamazsanız, planlamayı ortadan kaldırırsanız baştan itibaren yapılması gerekenleri yapmaz iseniz günübirlik çözümler üretirsiniz. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntı bu. Buna çare olarak dediler ki; Türkiye’de çok karmaşık bir düzen var. Bu düzeni değiştirelim, sistemi hızlandıralım ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini getirelim veya onların tabiriyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçirelim dediler. Peki sonuç ne oldu? Hiçbir kurum işlemez oldu. Hiçbir kurum yetkisini kullanamaz oldu. Türkiye kurumsuzluk ve kuralsızlık ülkesi haline geldi. Hiçbir kurum yetkisini kullanmıyor. Çünkü hiçbir kurumun yetkisi kalmadı. Hiçbir kurala uyulmuyor. Ben buraya gelirken Çanakkale’den geldim. Seçilmiş Belediye Başkanımız sadece dedikoduya bağlı olarak hiçbir sebep olmaksızın tutuklandı. Sadece bir kişinin sözlü ifadesi ile…. Hiçbir delil yok. Belediye kaynaklarında yok, şahıs kaynaklarında yok, şahısın şahsi hesaplarında yok. Sadece ve sadece dedikoduya bağlı olarak. Niçin? Çünkü Belediye Başkanı İyi Partili. Aynı şekilde İstanbul Belediye Başkanı bir sözden dolayı, yapılan işi tarif ettiği için yapılan iş ahmaklık dediği için ceza aldı. Türkiye hukuksuzluk yaşıyor, adaletsizlik yaşıyor. Devletsizlik rejimi yaşıyoruz. Hiçbir kaynağımız doğru kullanılmıyor. Mahkemeler adaletli karar veremez hale geldi. Türkiye hızla bir uçuruma doğru sürükleniyor. Bu hukuku ortadan kaldıran sistem Türkiye’ye nelere mal olmuş? Arkadaşlarımızla birlikte çalıştık. 2018’de göstergeler neydi, şimdi ne? Kaynaklarımız neydi onları söyleyeyim ilk önce. Kaynaklarımız devletin kaynakları. Partili cumhurbaşkanlığı sistemi 24 Haziran 2018’de uygulanmaya başlandı. Bazı göstergeler daha açıklanmadı, o yüzden bazı rakamlar 2021 bazı rakamlar 2022 olarak açıklandı.
- Türkiye’nin faiz ödemesi neymiş? 2018 yılında Türkiye’nin faiz ödemesi 71.7 milyar liraymış. 2022 yılına geldiğimizde ise 330 milyar liraya çıkmış. Yüzde 500 civarında artış.
- Yine Türkiye’ni toplam borcu neymiş? 2018’de 2 trilyon 115 milyar liraymış Şimdi ise 8 trilyon 320 milyar lira. Yüzde 400 artış.
- Döviz kaç paraymış? Dolar 24 Haziran 2018 gününde 4 lira 70 kuruşmuş. Bugün itibariyle 19 liraya yaklaştı.
- Cari açığımız 2018 yılında 41 milyar dolarmış. Şimdi 110 milyar dolar. 3 katına yakın bir artış söz konusu.
- 2018’de enflasyon yüzde kaçmış? TÜİK rakamına göre yüzde 15’miş. Şimdi ise yüzde 64. Piyasada hissedilen yüzde 100’den fazla. Bazı rakamlar yüzde 180’e kadar çıkıyor.
- Mutlak Yoksulluk Sınırı 2018’de yüzde 8.5 imiş. Şimdi 2022 rakamları açıklandı. Yüzde 14.4. yüzde 80’den fazla bir artış söz konusu.
- Devletten sosyal yardım alan vatandaş sayısı 2018’de 3.2 milyon kişiymiş. Şimdi ise 14.674.000 kişi. Yüzde 600 civarında bir artış söz konusu.
Ne demişlerdi; verin yetkiyi görün etkiyi. Karneniz bu kardeşim. Her bir arkadaşımız devletin internet sitelerine girsin bu rakamlarla karşılaşacak. Bu sistem Türkiye’yi hızla ekonomik anlamda uçuruma sürüklüyor.
- Uluslararası endekslere baktığımız zaman, mesela Hukukun Üstünlüğü Endeksi; 2018 yılında Türkiye 101. Sırada imiş. 2022 rakamı açıklandı, 116.sıraya gerilemiş. 4 yıl içerisinde Türkiye 15 basamak birden hukukun üstünlüğünde geri gitmiş.
- Hükümetin Yetkilerinin Kısıtlanması Endeksi; yani hükümetin yetkilerinin hukukla çerçevelenmesi de diyebiliriz. 2018’de 111.sıradaymış şimdi 135.sıraya gerilemiş durumda. Her yıl 6 basamak birden mi geriye gidiyoruz. Hiçbir hukuk normu hükümetin icraatını bağlamıyor.
- Temel İnsanı Hakların Korunması Endeksi’nde Türkiye, 107.sıradaymış, şimdi 134.sıraya gerilemiş durumda.
- Türkiye Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 2018’de 78.sıradaymış şimdi 2021 rakamında 96. Sıraya gerilemiş durumda. 18 basamak birden gerilemiş durumda.
- Demokrasi Endeksi’nde 100.sıradaymış. 103. Sıraya gerilemiş. Her yıl 1 basamak düşmüş.
- Basın özgürlüğünü söylememize gerek yok.
- Sefalet Endeksi’nde 2018 yılında 4.sırada iken 2022 yılında dünya şampiyonu 1.sıraya yükselmiş durumda. En sefil ülke haline gelmiş durumda.
Özetimiz bu. Uluslararası rakamlarla özetimiz bu. Bu sistem Türkiye’yi hızla uçuruma doğru sürüklüyor. Türkiye’nin hiç zaman kaybetmeksizin hukukun üstünlüğünü temin edecek parlementer demokratik siteme geçmesi gerekiyor. Kurumların yetkisini ortadan kaldıran, STK’ları ortadan kaldıran, devletin hakemlik rolünü ortadan kaldıran bu sistemin taakati kalmamıştır. Türkiye bu sistemi bir dönem daha kaldıramaz. Türkiye’nin ekonomik, sosyal imkanı yok. Buradan bizi çekip alacak olan, adalet dağıtan hukuk mekanizmasını kuracak, devleti hakemlik rolüne tekrar büründürecek, bütün vatandaşların hakemi olan devlet haline getirecek, basın özgürlüğünü, bireysel hakları, vatandaşlıktan olması gereken hakları temin edecek parlementer demokratik siteme hızla geçilmelidir. Rakamlar bunu söylüyor. Burada saatlerce rakam okuyabilirdik. Herhangi bir sektörde bile ileri gidiş yok. Türkiye çok hızlı bir şekilde uçuruma sürükleniyor. Şahsın keyfine bağlı, hiçbir kurumun yetkisi kalmadı. Ne bakanın ne kaymakamın ne idarenin yetkisi kalmadı. Türkiye bunu daha fazla kaldıramaz. Bütün gücümüzle diyoruz ki hızla parlementer demokratik sisteme geçmek durumundayız. Her bir vatandaşımızdan İyi Parti’ye oy istiyoruz. Herkese saygılarımız sevgilerimizi iletiyoruz.”
Genel İdare Kurulu Üyesi Murat Karaman’ın konuşması:
“Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Evden çıkarken şöyle bir baktım puslu bir hava var. Dışarıda yağmur var, karla karışık bir hava var. Telefonu elime aldım, Akif Başkan’ın davetiyesine baktım. Beykoz’da güneş yeniden doğuyor yazıyordu üzerinde. İçinde yaşadığımız durum tam olarak bu, Beykoz’da güneş yeniden doğuyor. İnşallah 14 Mayıs’ta tüm ülkemizde güneş yeniden doğacak diyorum. Bugün Beykoz’da doğan güneşin 14 Mayıs’ta ülkemizde doğması için çalışacağız. Size bugün sağlık sektöründeki sıkıntılarından bahsedeceğim. Hükümetin 20 yıldır vaat ettiği sağlıkta dönüşüm, dünyada küresel bir yıldız olduk dediği, kuyrukları kaldırdık tüm hastanelere sizlere açtık dediği, vatandaşın istediği zaman, istediği doktora randevu alma hakkına sahiptir dediği hayali sistem bugün çökmüştür. Bugün vatandaşımız MHRS’ye girdiği zaman randevu bulamıyor. Hastaneye gitmesi lazım, şehrin içinde girebileceği hastane kalmadı. Hastanelerin tamamını şehrin dışına taşıdılar. Merkezde bize bunca yıl hizmet veren devlet hastanelerini bir bir kapattılar. Diyelim ki hastaneye ulaşabildi, doktor bulabilmesi mümkün olmayan bir hale geldi. Diyelim ki bulabildi, doktor bir reçete yazacak, günümüzde bu reçeteyi alıp, eczaneye gidip ilacı bulması mümkün değil. Ultrason için bir vatandaşımız Eylül 2024 tarihinde randevu alabiliyor. Diyelim ki kendisine ameliyat öneriliyor, cerrahi malzeme var ise bile piyasada yok. Ameliyat için 6 ay, 1 yıl beklemek zorunda kalıyorlar. Küresel yıldız olduğu iddia edilen sağlıktaki tablo tam olarak bu. Sağlıkta en büyük sorunlardan bir tanesi sağlıkta şiddet. Sağlıkta şiddet olayına TV’de herhangi bir gün denk gelmezsek şaşıracak duruma geldik. Ben mesleğe ilk başladığım yıllarda, dışarıda bir hasta biz içeri gir demeden girmezdi. Karşılıklı nezakete dayalı bir uslup vardı. Bugün o kapıdan içeri gir dememiz beklenmiyor. Bilakis tekme tokat giriliyor. Biz şefkati, merhameti, dua almayı hesap ederek bu işi yaparız. Bugün vandallıktan, katletmekten, sağlıkta şiddetten bahsediyoruz. Bu iktidarın yarattıklarından bahsediyoruz. Toplumda bir huzursuzluk vardır. Toplumdaki şiddetin sağlık sektörüne bir yansımasıdır. İnsanlar ekonomik krizden evladını doyuramaz, başına sıkıntı geldiğinde mahkemelerde sonuç bulmazken huzursuz oluyorsa bunun sağlığa şiddete yansıdığını elbette biliyoruz. İyi Parti iktidarında bölücü, ertelenmeyen, anında devreye giren kanunlarla sağlıkta şiddetin önüne geçeceğiz. Öncelikle toplumdaki şiddeti, toplumdaki huzursuzluğu gidermek lazım. Bunun için güneşin bu ülkede doğması lazım. 14 Mayıs’a az kaldı diyoruz.
İkinci konu olarak bahsetmek istediğim şey; beyin göçü. İbni Sina der ki, bilimin ve sanatın takdir edilmediği yerde göçü durduramazsınız. Bugün yaşadığımız sağlıkçı göçünün nedeni budur. 10 yıldır gittikçe artan bir beyin göçüyle karşı karşıyayız. 2022’ye geldiğimizde göç eden hekim sayısı 2685’e çıktı. Geçen yıl Mart ayında Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlıkçıları hedef alarak yaptığı konuşmada, giderlerse gitsinler biz de bu ülkede elimizde kalan asistan sayımızı artırarak istidamı sağlarız, doktorlar madem ki beğenmiyorlar defolup gitsinler dediği Ocak ayında 197, Şubat ayında 157 hekim sayımız bir anda 250’yi bulmuştur. Sağlık sektöründe yaptığı bu konuşma daha da kışkırtmıştır. Hiç kimse Avrupa’ya, Kanada’ya, ABD’ye geçim derdinden gitmiyor. Doktorlar üzerinde yapılan bir araştırma var, doktorlara soruluyor, siz buradan niye göç ediyorsunuz? İlk sırada can kaygısı var. İkinci sırada iş güvencesi var. Üçüncü sırada kendisine verilen iş yükü fazlalığı var. Hekim her yerde kazanır. Kendisine uygun çalışma ortamını bulamamasının sonucudur aslında bu. İyi Parti iktidarında yapacağımız özlük hakkı iyileştirmeleri, itibar çalışmaları, kendi mesleklerini kendi vatandaşlarına verme huzuru sağladıktan sonra beyin göçünü tersine çevireceğiz.
Diğer bir konumuz ilaç yokluğu. Eczanelere gittiğiniz zaman ilaç bulamıyorsunuz. 20 yıldır her Aralık Ocak zamanı ilaç bulamıyoruz. Bunun nedeni kur farkı. Kur farkının iyileştirilmesi Şubat ayında yapılıyor. İlaç depoları diyor ki kur farkını düzenlenmediği için depomdaki ilaçları piyasaya salmam diyor. Kur farkının inişli çıkışlı olmasının makul bir sebebi var.
Diğer bir konu tıbbi cihazlar. Geçenlerde tıbbi cihaz firmasından biriyle yaptığım konuşmayı anlatayım: Başkanım bizim vermek istediğimiz tıbbi cihazlara geri ödeme 16 ay, 20 ay sonra yapılıyor. Nereden baksanız 2 yıl sonra. Siz dövize dayalı bir ürün alacaksınız, bunu kendiniz üretmiyor olacaksanız ve buna 16 ay 20 ay vade konulacak. Firma olarak ne yaparsınız? Kar marjını yükseltirsiniz değil mi? Kar marjını yükselttiğinizde dövize endeksli bir ülkede ekonomik krizin yaşandığında bu değerleri gördüğünüzde de malı elinizden çıkartmazsınız. Asıl çözüm bizim kendi ürünlerimiz yaratmamız. Mesela kendi ilacımız üretmemiz. 2005 yılında ülkemizde Bomonti’de SSK’ya bağlı bir ilaç fabrikası vardı. Bu fabrikada bizim kendi ilacımız, serumumuz, vitaminimiz, her şeyimiz üretiliyordu. Ne yaptılar? Kapattılar. 2011 yılında kendi aşımızı, serumumuzu üretebildiğimiz Hıfzısıhha Enstitümüzü kapattılar. Dışa bağımlı hale geldik. İyi Parti iktidarında dışa bağımlılığı engellemek için Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nün açılmasının sözünü buradan veriyoruz. Yenilikçi ilaçlar dediğimiz, kanserlerde özellikle kullandığımız ilaçların üretimi için gerekli teşvikleri yapacağız ve kamuyu devreye sokacağız, bunu yapmamız şart.
Son olarak size bahsedeceğim konu MHRS sisteminde randevu bulamamak. Vatandaş randevu bulamıyor. 2012 yılından bu yana Sağlıkta Dönüşüm programı, sağlıkçıların üzerindeki yükü gittikçe artırmakta. Sağlık çalışanlarımız ya beyin göçünden ya istifadan ya da erken emeklilikten dolayı işten ayrılmakta. Özellikle randevular ve aciller üzerinde ciddi bir yığılma var. Bunun nedeni aslında birinci basamakta sağlık hizmetini yeterince gerçekleştiremememiz. Ama en önemlisi halk sağlığı. Koruyucu ve önleyici halk sağlığına biz önem vermiyoruz. İyi Parti iktidarında halk sağlığına önem verileceğinin, aynı zamanda birinci basamak halk sağlığı hizmetlerimiz olan aile sağlığı merkezlerini daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Vatandaş aile sağlığı merkezine gidip hizmet almak istemiyor. Çünkü kendisini karşılayan bir tane aile hekimi var ya da yok. Onun odası var mı belli değil. Ebenin ya da hemşirenin çalışacağı bir yer yok. Birçok aile sağlığı merkezinde hasta kabul alanı yok. Burada güveni artırmak lazım. Aile Sağlığı Merkezleri büyütülecek. Buralarda uzman hekimler, kadın doğum, dahiliye, çocuk hekimleri tesis edeceğiz. Ekstradan diyetisyenleri, psikologları, fizyoterapistleri buraya taşıyacağız ki vatandaşlar oraya gittikleri zaman halk sağlığı açısından da karşılık bulabilsin. Aile hekimi sayısını artırıp, birinci basamak sağlık hizmetini uygun hale getirirseniz, mevcut sağlık problemlerinin yüzde 90’ını burada çözebilirseniz o zaman ikinci ve üçüncü basamağa gitmesi gereken gerçek hastalar gider. O zaman da acillerde ve büyük hastanelerin polikliniklerinde yığılmalar olmaz. İyi Parti iktidarında biz bunları sağlayacağız. Zamanında, erişilebilir yüksek kalitede bir sağlık hizmeti vererek vatandaşımızı rahatlatacağız. Sağlık çalışanlarımıza özlük haklarını artırdığımız, dünya standartlarına getirdiğimiz, tekrar itibarlarını tasis ettiğimiz fonksiyonel güçlü bir sağlık sisteminin hep beraber sözünü veriyoruz. Genel Başkanımız Meral Akşener’in liderliğinde 200 kişiden fazla, 40 profesörden fazla bir ekiple 5 senedir çalışıyoruz. İyi Parti iktidara geldiğinde kalkınmadan tarıma, turizme, sağlığa vatandaşa hak ettiği, beklediği, güneşin doğduğu hizmeti sunmaya hazırız. Yeter ki bugünkü gibi beraber kol kola olalım.”
Spor Kurulu Başkanı Vedat Bayram’ın konuşması:
“Çok Kıymetli Genel Başkan Yardımcılarım konuştular hepsinden feyzaldık. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Sağlıkla ilgili uzun uzun konuştuk. Bugün buraya davet edildiğimizde buranın konusu; muhtarlar, sivil toplum liderleri, spor kulüpleri başkanları diye anons edilmişti. Atatürk’ün dediği gibi, “Ben Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” Atatürk’ten bugüne kadar Türk sporuyla ilgili ikinci bir ifadesi bulunan siyasi bir lider gördünüz mü? Yok. Yazısını duydunuz mu? Yok. O zaman da ben de size diyorum ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde tek adam rejiminde bozulmayan hiçbir yer kalmadı. Ben ilçemizde başta olmak üzere birçok spor tesisi yapan eski İstanbul Gençlik ve Spor Müdürü Vedat Bayram’ım. Spor Kulüpleri bir STK değildir. Spor Kulüpleri kendi kanunları olan, çocuklarınızın istikbali ile ilgilenen başlı başına bir örgüttür. O nedenle Türkiye’de ilköğretim çağında 11 milyon 750 tane çocuk var. Eğer siz çocuklarınızın sağlığıyla meşgul olmuyorsanız, onları spora yönlendirmiyorsanız, ilkokullarda onların yeteneklerini keşfetmeleri için çalışmıyorsanız zaten memleketin herhangi bir şey olma şansı yok. Yani çocuklarınız yok, memleket de yok. Sporcularınız yok, memleket de yok. Fizik profesörleri yetiştirebilirsiniz, ama onlara yaşam biçimi spor haline getirmezseniz kalp damar hastalıklarıyla donanmış, obez, 150-200 kiloluk profesörler yetiştirirsiniz, onlardan da bu ülkeye bir şey olmaz. Bizim zamanımızda, ben bıraktığım zaman 2004 senesinde İstanbul’da 750’si Anadolu yakasında, 750’si Avrupa yakasında 1.500 tane spor kulübü vardı. Şimdi aradan 20 sene geçti hala 1.500 tane spor kulübü var. Geri gidiyor, ileri gitmiyor. Sahaları yıktık yeni saha yapıyoruz diyorlar, sporcu lisansı artmış diyorlar bunların tamamı yalan. İşin uzmanı Vedat Bayram olarak söylüyorum, Ali Sami Yen’i yıkıyorsun GS Stadını yapıyorsun, Sivasspor sahasını yıkıyorsun en kıymetli yerde, taa uzak bir yerde saha yapıyorsun… bunların tamamı yalan. 2004 senesinden beri bizim sporla ilgili bıraktığımız mirası yiyorlar. Bunların nasıl yapılacağını, sporcunun nasıl yetiştirileceğini bilmen lazım. Sporcu öyle git gel muayenelerle olmaz. Sporcuyu baştan yetiştireceksin ki ileride kan ölçümlerini yaptığınız zaman pırıl pırıl bir sporcu çıksın. Biz İyi Parti olarak Sayın Akşener’in liderliğinde önce çocuklarımızı ele alacağız. 6-16 yaş grubundaki çocuklarımız ele alacağız. Ağaç yaş iken eğilir. Onları bilime, doğaya uygun, sporcu olarak yetiştirip ondan sonra memleketten bir şeyler bekleyeceğiz. Sonra profesörler bekleyeceğiz. Hastalıklı bir nesille, genetik yapısı bozuk bir nesille zaten ekonomiyi düzeltmeniz mümkün değil. Hepinize çok teşekkür ediyorum.”
Kaynak: İyi Parti Beykoz İlçe Başkanlığı