İKİ KADIN, ROMANTİZM ve MATERYALİZM
Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar uzakta bir yer yokmuş, her yer yakınmış. Birbirlerine gidip gelemeseler de, hep akıllarında olduklarını bilirlermiş. İki kadın varmış, birinin adı romantizm diğerinin ise materyalizm’ miş.
Romantizm, özgür irade ile ortaya çıkabilecek her fikrin, aslında insan için var olabilecek her olumluluğu, üretebileceğini savunur. Sanatın her dalında, savunulan bu görüş “Kuralın, kuralsızlık olması gerektiğini” iddia etti, uzun yıllar. İnsanlar, bu masallara inanmak istedi. Çünkü doğası, sınırlandırmayı sevse de, sınırlandırılmak istememekteydi. 18 . yüzyılın sonundan başlayıp, 19.yüzyılın ortalarına kadar hüküm sürdü. Ama aykırı düşünceler, mutlaka rahatsız edecek bir zümre ile karşı karşıya kalmışlardır yıllardır. Ve bu, baskıcı sistemin zorlamaları ile oluşması gerekli yeni düzenin metni netleşerek ismi, Materyalizm olmuştur. Romantizmin verdiği iç huzur, sağladığı iç denge, kalıcı, yapıcı ruhlar yaratırken, materyalizm bütün bunları yıkıp, yok edip yerine, kendini tanımayan, kısa süreli mutluluklarla, karnını doyurmaya çalışan, bir ruh yaratma kaygısı içindedir. Romantizm, gerçek ise, materyalizmin, yalan olduğunu ispat, herkesin kendi hayatından kesitlerle bile mümkündür.
Özgür iradenin, akla iyi şeyler çağrıştırmasıyla beraber gerçekte, hiç ummadığınız bir nesnenin, kötü ellerde, ne şekilde, değerlendirildiğini tarih, bize defalarca göstermiş-tir. Bu yüzden, romantizmin sınırlarının, ne zaman baş-kalarının sınırlarını aştığının tespiti, mümkün olamadı. Güzelliklerin mahvolması için, küçük sivilceler yeterli olabilir yetenekli ellerde! Önemli olan sahip çıkabilmek, bugün romantizm akımının öncülerinden olan Victor Hugo, eserleri ile bizi yoğun olarak etkilese bile, o eserin yazıldığı andaki düşünceler, ne kadar etrafımızı sarabilir ki. Bu etkinin ne kadar kısa süre aldığına dair, romantizmin akımından etkilenen Almanya’da, Hitler’in 1921-1945 yılları arasında liderliğini yaptığı, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 1933’te iktidara gelmesiyle Almanya başbakanı ve 1934′-den ölümüne kadar Almanya devlet başkanı olarak görev yapması sanırım çok düşündürücüdür.
Bizim, çocuklarımıza, acımadan yüklediğimiz formatın önemli bir bölümünü oluşturan Materyalizm, en büyük yardımı aldığı teknoloji, sayesinde bir kabus gibi, kafamızı ne yöne çevirsek, karşımıza çıkıyor. Büyük ölçüde seçiçi ve özenli olmak, yüzünüzü döndürebildiğiniz kadar doğaya döndürmek, kendi çapınızda yapabileceğiniz en önemli katkı olacaktır, ondan kaçınmak için.
Her ikisini de, kadına benzetmemdeki gaye ise açık, yaratma gücüne ve onu sahiplenme içgüsüne sahip bir varlık olan kadın, aynı zamanda, kendi yarattıklarını görmezden gelebilecek kadar da insafsız olabiliyor. Haksız mıyım? Ya-zıma, romantizm ve materyalizme ait iki güzel alıntı ile son vermek istiyorum.
“Romantizm, varlıkların olduklarından başka türlü ol-madığına, olmayacağına üzülmektir.” A. Gide
“Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: “Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim” diyecektir. ”A. Ağaoğlu, Yazsonu