HAMAM’DA DEPREM!..
“Black Mirror” ile tanışmam. Akbank “Dijital Yalnızlık” konulu kısa film yarışmasına katılmak istemem ile başladı. Arkadaşım bana Black Mirror adlı dizinin 3.sezon birinci bölümünü seyret istersen belki fikir sahibi olabilirsin dedi.
Keşke demeseydi daha iyi bir şey üretemeyeceğimi anladığım an, kısa film çekme şevkim de kırılmış oldu.
Bir kadın sosyal medya skoru ile havalı bir düğüne katılmak için yola çıkıyor ancak işler kara mizahın yoluna çıkıyor ve istediği gibi gitmiyor.
Kim aynada yansımış gibi “gerçek kadar gerçek” ile yüz yüze geldiğinde bunu kendine yakıştırabilir ki. Kara mizah yıllardır ironiktir. Çünkü ölüm, hastalık ve savaş gibi ciddi durumları mizahi bir dille ele alır. Bu yüzdendir ki sevmeyeni de çoktur.
İncelik ister. Kara mizah yapanlar deyim yerindeyse bıçak sırtındadırlar. İnce çizgiyi aşmadan becerirlerse usta, becermezlerse düşman olurlar.
Acı acı gülersiniz. Kendinizin kendinize itiraf ettiği nadir anlardandır kara mizah. Düşünceye dayandığı halde kendiliğinden özelliği taşır.
Kara mizah yapacak kadar aynaya uzun süre bakabilir miyiz acaba?
Kara mizaha ihtiyacımız var.
Çünkü kara mizah, toplumun kendi budalalıklarına başkaldırmasına yardım eden bilinçli bir tepkidir.
Çünkü dünya kendi çirkinliklerine makyaj yapıp duruyor, buna beton gibi durmanın bir yoludur.
Bektaşi’den alınma bir kara mizahla bu haftayı noktalayalım.
Bektaşi bir hamamda yıkanırken hamamcıya ödemesi gereken bir kuruşunun olmadığını hatırlar ve başını göğe yönelterek şöyle der : – Allahım, bana bir kuruş ihsan et de hamam parasını ödeyeyim! O anda şiddetli bir deprem olur, hamamın kubbesi yıkılır, Bektaşi de herkesle birlikte kaçarak canını kurtarır. Ancak biraz sonra dua eden birisine rastlar, bu adam borcunu ödemek için, Allah’tan 300 altın istemektedir. Bektaşi adama bir tokat vurduktan sonra şöyle der:
— Ayol, onun bu günlerde parası yok! Demin bir kuruş için hamamı yıktı, sen üç yüz altın istiyorsun, Dünyayı mı yıkacaksın?
Kara mizah yapacak kadar aynaya uzun süre bakabilir miyiz acaba?