GERÇEĞİN BÜYÜK ÇÖLÜNE HOŞGELDİN
Gerçek olduğuna inandığın bir rüya gördün. Uyandığında bunu sürdürmek mi istersin yoksa!!!
Matrix filminde, ünlü düşünür Jean Baudrillard’ın Simülakrlar ve Simülasyon isimli eserinden esinlenilmiştir.
Bu mücadelede Neo’ya eşlik eden Morpheus ve Trinity ise kurtarıcının yardımcıları ,bir nevi havarileridir. Morpheus mitolojide uyku ve rüyayı temsil eden Yunan tanrısının ismidir; Trinity ise baba-oğul-kutsal ruh, yani teslis inancının sembolüdür.Matrix’te düşten uyanma,gerçek dünya,hayalî dünya gibi metaforlar oldukça sık geçer.Morpheus’un adından da anlaşılacağı üzere görevi Neo’yu kendi zihin hapishanesinden uyandırmak ve özgürleştirmektir. Morpheus, Neo’yu kendi gerçekliğiyle tanıştırmadan önce ona mavi ve kırmızı hapı sunduğu meşhur sahnede şöyle diyecektir: ” Sen de herkes gibi köle doğdun dokunamadığın,tadamadığın ya da koklayamadığın bir hapishanedesin.Beyninin içi bir hapishane…Ne yazık ki Matrix’in ne olduğunu kimse söyleyemez.Bunu kendin görmek zorundasın.Bu senin son şansın.Bundan sonra artık geri dönüş olmayacak.Mavi hapı alırsan hikâye sona erer .Yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın.Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın .Ben de tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm.Unutma,sana vaat ettiğim tek şey gerçek.Fazlası değil. ” Bu yönüyle film,gerçekliği algılamanın ancak bir seçime ait olduğunu vurgulamaktadır.
Gerçek ile hayali ayırt edebilmenin verdiği keyif ile
Morpheus soruyor, Kadere inanır mısın Neo? Neo – hayır. Morpheus – neden? Neo – hayatımı kontrol edememe fikrinden hoşlanmıyorum. Hayatını kontrol eder zannederken Neo’nun yaşadıkları tanıdık gelmiyor mu?