CİĞERLERİMİZ YANIYOR
Bugünkü yazım sizlerin de yakından takip ettiği ve gündemin ilk sıralarına oturan Hatay’da milli servet niteliğindeki orman yangını ile ilgili. Nerdeyse 36 saatte kontrol altına alınan ve soğutma çalışmalarının bitirilmesine çalışılan yangının geride bıraktığı hasar maalesef içler acısı vaziyette. İlk verilere göre yaklaşık 20 hektar ormanlık alan yok olmuş vaziyette. Bilmeyenler için söyleyeyim ki, durumun vahameti daha iyi anlaşılsın. Yok olan, zarar gören ormanlık alan miktarı tahmini 40 futbol sahası büyüklüğünde ki işin en kötü yanı da bu yangında sabotaj ihtimali ve terör örgütünün parmağı olduğudur. Konu ile ilgili yangını kasten çıkardığı tespit edilen zanlılar da yakalanıp adalete teslim edilmiş durumda.
Yangın neticesinde doğada bulunan canlı varlık da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya maruz bırakılmış, pek çok yaban hayvanı da telef olmuştur. Şimdi bu suçu işleyenler adalete teslim edilmiş olsa da Türk Ceza Kanunu’nda hak ettiği cezayı alıyor mu acaba? Yok edilen, zarar verilen, bir ulusun oksijen deposu, akciğerleri olan; barındırdığı doğal örtü ile hem iklimsel etkilenmenin önüne geçtiği, hem de onca yaban hayvanına ev sahipliği yaptığı bu ormanlar kolay mı yetişiyor sanki. Bir çam ağacı cinsine göre ortalama olarak 15, 20 senede yetişiyor. Bu kel ve çorak vaziyette bırakılan yerlerin tekrar ormanlık alan olması için gereken süre 30, 40 seneleri bulabiliyor.
Ne istersiniz yeşilden, ne istersiniz tabiattan, ne istersiniz onca yabani hayvandan? Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre bu yıl şu ana kadar 1944 orman yangını çıkmış. Bunların kimisi kasti, kimisi ihmal sonucu çıkan yangınlar. Bu yangınlarda da yaklaşık 6450 hektarlık ormanlık alan yok olmuş durumda; bu da kabaca 12900 futbol sahası büyüklüğünü içerir.
Ormanlarımızda sarıçam, kayın, karaçam, sedir, kızılçam, göknar, ladin, fıstık çamı, ardıç, porsuk, servi, meşe, gürgen, kızılağaç, akçaağaç, dişbudak, kestane, çınar, huş, ıhlamur, sığla, kavak olmak üzere 22 ağaç türü mevcuttur. Bunların her biri içinde barındırdığı bitkisel özler ile birçok hastalığın tedavisinde insanlığa ilaç olup, bizi hayata bağlarken, elinde gazı, çakmağı, molotof kokteyli ile ortalığı yangın yerine çeviren bu katillere öyle cezalar yasada yer verilmeli ki bu hadsizliği yapmaya cesaret bulamasın.
Ünlü Türk düşünürü ve şairi Behçet Necatigil ne güzel de vurgulamış Ağaçlarımız şiirinde ağaç ve orman sevgisini.
Ağaçlar da insan gibi
Seveni olur, sevmeyeni…
Kesersiniz ağlarlar
Tıpkı dövülen insanlar gibi.
Ağaçlar da insanlar gibidir.
Onlarda çalışır durmadan.
Ve hepsi de yararlıdır,
Örnek bir insan gibi.
Türküler söyler, gelince bahar.
Yaza, kışa hazırlık yaparlar.
Ağaçların da var yürekleri,
Ağaçlar da tıpkı bizler gibi.
Korumalı ağaçları,
Ormanlar yetiştirmeli.
Yakmadan, kesmeden çoğaltmalı.
İnsanları sever gibi, ağaçları da sevmeli.
Meclisimizde bulunan partilerin böyle ulusal bir konuda yekpare olup, canımızı, ciğerimizi yakanların da yasalar karşısında en ağır cezayı alması için gerekli yasal düzenlemeler için taşın altına elini koyması, terörle bağlantılı olanların af kapsamına alınmaması, ihmal sonucu ormanlık alanın yok olmasına sebebiyet verenlerinde para cezası ile kurtulmasına müsaade etmemelidir diye düşünüyorum. Hali hazırda mevcut yasalara göre kasıtlı orman yangını çıkaranlar 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası ve 10.000 liraya yakın adlî para cezası ile cezalandırılırken ihmal ve dikkatsizlik sonucu orman yangını çıkaranlara da 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Bu kişilerin sonrası iyi haldi, infaz yasası indirimiydi, denetimli serbestlik falandı derken yaptığı cinayet yanına kâr kalmamalı. Herkese hayırlı hafta sonları diliyorum.
Sağlıcakla kalın.