Cumhurbaşkanı Gül: “Bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı açıkçası çok arzu ediyoruz” dedi.
Gül, Beykoz’da Türk-Alman Üniversitesinin resmi açılış töreninde yaptığı konuşmada, Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile İstanbul’da olmaktan, Türk-Alman Üniversitesinin açılışını yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Gauck’un Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğini, dün Ankara’da resmi toplantılar yaptığını ve bugün İstanbul’da olduğunu belirterek, “Bu üniversitenin açılışını gerçekten canı gönülden hep arzu ettik. Aslında ben şahsen Alman sisteminde eğitim almadım, Alman ekolünden değilim ama Türkiye’de bir Türk-Alman üniversitenin noksanlığını çok erkenden hep hissettim. Bunun gerçekleşmesini de çok arzu etti. Türkiye’de Almanca eğitim veren liseler epeyce eski. İstanbul Alman Lisesi 1868 yılında, İstanbul Erkek Lisesi 1917 yılında açıldı. O zamandan bu yana Türk gençlerine çok güzel eğitim veriyor yine Avusturya Lisesi ve bunun gibi diğer liseler, Almanca eğitimi veriyor. Ayrıca Türkiye’nin Alman Anadolu Liseleri var. Türkiye’nin değişik bölümlerinde Ankara’da başka şehirlerimizde, İstanbul’da… Bütün bunlarda Almanca eğitim veriyorlar” diye konuştu.
Gül, Almanya’da 3 milyona yakın Türk olduğunu, her sene 5 milyona yakın Alman turistin Türkiye’ye geldiğini, Almanya’nın Türkiye’de 5 binin üzerinde şirketinin varolduğunu, özellikle de Türk-Alman ilişkilerinin insani tarafına bakıldığında, orada doğan, büyüyen yeni jenerasyon, Alman vatandaşı olan Türkler düşünüldüğünde, Türkiye’de bir Türk-Alman üniversitesinin olmayışının bir noksanlık olduğunu ifade etti.
Bu noksanlığın giderildiğini görmekten duyduğu memnuniyeti vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
“2006 yılında, o zaman Dışişleri Bakanı olduğum dönemlerde sayın Steinmeier ile birlikte, Ernst Reuter girişimi çerçevesi içerisinde bu üniversitenin temellerini attık. Hanımefendi de çok iyi biliyorlar, burada bu işe katkı veren çok değerli Türk ve Alman dostlarımız var. Sayın Cumhurbaşkanı Wulff Türkiye’yi ziyaret ettiğinde de yine burada eşlerimizle birlikte böyle bir merasimi yapmıştık ve burada bu üniversitenin temelini atmıştık. Şimdi sayın federal cumhurbaşkanıyla ve hanımefendiyle birlikte açılışını yapıyor olmaktan gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.”
Gül, ikinci dünyanın acılı dönemlerinde Türkiye’ye sığınan Almanların o zaman “boğaza sığınan Almanlar” diye bilindiklerini anlatarak, şunları söyledi:
“Onların içerisinde çok değerli ilim, kültür adamları vardı. Bizim üniversitelerimizde, kürsülerde çok dersler verdiler. Ben biliyorum, benim hocalarımın hocaları oldu bazıları. Bugün de yine boğazda bu üniversiteyi açıyoruz. Bu mekan, sayın Cumhurbaşkanı boğaz, İstanbul Boğazı… Biraz sonra diğer taraftan göreceğiz ama bu araziler çok değerli araziler gerçekten. Bu araziyi tahsis ettik, dün de bu araziye yeni bir arazi daha ekledik. Rektör Ankara’ya geldi, bu arzusunu söyledi. Yan tarafta Tarım Bakanlığına ait olan bir arazi vardı onun da bir kısmını buraya verdik. Bütün bütçesi, herşeyi Kalkınma Bakanlığımız, Devlet Planlama Teşkilatı tabii ki Milli Eğitim Bakanlığımızın yönlendirmesi ve onun gözlemi altında ve Yükseköğretim Teşkilatı tarafından bunların hepsi gerçekleştirildi.”
“Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı arzu ediyoruz”
Gül, İstanbul Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Beykoz ilçesinin yöneticileri ve belediye başkanlarının büyük bir sahiplik gösterdiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnanıyorum ki kısa süre içerisinde, kampüs en güzel şekilde yapılacak ve burada Türk ve Alman bilim adamları ortak bir şekilde, Almanca eğitim verecekler. Benim en çok arzum, açıkçası buranın teknoloji ağırlıklı bir üniversite olması. Tabii ki diğer bütün dalların da sosyal bilim dallarının da varolması bir üniversite için şart. Onun için hukuk ve diğer dallar başladı. İleri de muhakkak ki arkeoloji de dahil olmak üzere birçok dallar kurulacaktır burada. Ama bu üniversitenin teknoloji ağırlıklı olmasının Türkiye’ye çok büyük katkısı olacağına inanıyorum. Alman teknolojisinin disiplininden faydalanmayı açıkçası çok arzu ediyoruz. Onun için bu üniversite kurulurken üniversitenin ilk rektörü Ziya Bey’i, Almanya’da kürsüsü olan ve orada öğretim üyeliği yapan bir Türk’ü buraya getirmiştik. Şimdi değerli rektörün liderliğinde, üniversite giderek büyüyor. Arzum şu Almanya’da bu kadar Türk olduğuna göre, orada yeni jenerasyonlar olduğuna göre, gerek Türk asıllı Almanlar gerekse diğer Almanlar onların Türkiye ile bu ilişkilerinde bu üniversitenin bir rolü olacağına inanıyorum. Türkiye’deki büyük Alman sermayesi, şirketleri bütün bunlar içinde en iyi mühendislik başta olmak üzere diğer alanlarda, yöneticiler hepsinin bir Türk-Alman ekolünden eğitim alarak gelen insanları istihdam ediyor olması da muhakkak ki çok önemli olacaktır.”
Geçen hafta Türkiye Alman İş Derneği’nin, Almanya ve Türkiye ile iş yapan Türk ve Alman büyük şirketlerinin yöneticilerinin kurduğu bir derneğin kendisini ziyaret ettiğini anımsatan Gül, “Onlarla da bu konuda konuştuk. Onların da bu üniversiteyi sahiplenmelerini istedim. Onun için bir vakıf kuruldu. Bu vakıf Türk-Alman Üniversitesini destekleme vakfı oldu. Tabii ki bu üniversite, bir devlet üniversitesi; devlet üniversitesi olduğu için bu üniversitede çalışanlar bir nevi devlet memuru olacaklar. Şartları bu çerçevede olacak ama böyle bir vakfın, üniversitenin öğretim üyeleri başta olmak üzere, özellikle Almanya’dan Türkiye’ye gelecek bilim adamları başta olmak üzere, üniversitenin diğer bilimsel faaliyetlerini desteklerini onlardan arzu ettim. Onlar da bunu bir görev olarak aldıklarını söylediler ve bunu yapacaklar. Bunun her iki tarafa da çok büyük katkısı olacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Gül, Türkiye’nin her şehrinde, neredeyse her ilçesi, her köyünde bir Almanya ilişkisi varken böyle bir üniversitenin noksanlığının gerçekten hissedildiğini belirterek, bu eksikliğin sona erdiğini dile getirdi.
“Herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum”
Emeği geçen herkesi tebrik eden Gül, “Bu bir ortaklık şeklindedir ve her iki tarafın da samimi sahiplenmesiyle başarılı olacak bir projedir. Onun için Alman tarafına çok yakın ilgileri olduğunu çok iyi biliyorum. Akademik çevrelerin, Milli Eğitim Bakanlığının, hepsinin. Orada bu konuyu takiple ilgili bir konsey var. Sayın hanımefendi yakından hep takip ediyor” diye konuştu.
Türkiye’de rektörün de söylediği gibi herkesin bu işi sahiplenmiş vaziyette olduğuna vurgu yapan Gül, şunları kaydetti:
“İnanıyorum ki kısa süre içerisinde sadece Türkiye’ye değil bütün Avrupa’da örnek olacak çok başarılı bir üniversitenin ortaya çıktığını göreceğiz. Ben herhangi bir üniversite olmasını istemiyorum buranın. Türkiye’de 170’e yakın bir üniversite var, 171. bir üniversite olarak görmek istemiyorum açıkçası. Ben bunun da ötesinde gayet herkesin arayarak, yarışarak girmek istediği, en yüksek puanlı öğrencilerin koşarak girmek istediği, Almanya’dan yine öğrencilerin geldiği böyle bir üniversite olmasını istiyorum. Onun için daima takip de ediyor, görüşlerimi tavsiyelerimi de paylaşıyorum. Tekrar başarılar diliyorum. Öğretim üyelerine, sayıları az da olsa yeni giren öğrencilere, hepsine başarılar diliyorum ve üniversitenin önünün aydınlık olmasını temenni ediyorum.”