BEN BİR ANNEYİM
Covid 19 Virüsü ile boğuştuğumuz şu sıkıntılı günlerde anneler günü nedeniyle bir şeyler yazarak annelerimizi hatırlamak ve vefa borcumuzu sunmak ihtiyacı hissettim.
Biz insanoğulları gerçekten çok enteresan varlıklarız. Ya hayatta iken yakınlarımızın kıymetini bilmez ve öldükten sonra ağlanır sızlanırız ya da hepten kayıtsız olur ne dirisinde ne de ölüsündeyken değer veririz.
Bir düşünsenize Annesiz bir dünyayı. Kapayın gözlerinizi ve gerçekten sihirli bir değnekle onun varlığının bir anda yok olduğunu düşünün. İliklerinizde hissedin o duyguyu bir an.
Yuvayı yapan dişi kuştur diye boşuna dememiş atalarımız. Evin görünen de görünmeyen de kahramanıdır kendisi. Evde her bireyin yanında biten bir hızırdır aslında. Sabah uyandırma servisi gibi bizi yataktan kaldırırken, “ masa hazıııır!” denildiğinde, masa toplanırken, bulaşıklar yıkanırken, mis gibi yemekler pişip önümüze konarken, pazarda alışveriş yapılacağı zaman, ev temizliğinde cam silerken, tozu kiri alırken, yeri gelirde omzuna dayayıp ağlarken, sırdaşımız olurken, cebimize harçlık sıkıştırırken… Peki anne ne ister bunun karşılığında? : Sacece bir masum öpücük ya da bir telefon açıp” Na’ber Anne!” diye hatır sorma veya tüm bedeni saran bir sevgi dolu bir kucak. Bunu bile yapamıyorsak , annemize bir sevgiyi çok görüyorsak aynanın karşısına geçip o surata bir bak derim. Ne o? “ Suratına mı tükürdü yoksa o aynada sana bakan kendin?
Ben bir anneyim. Kocaman bir yüreğim var. Ben affederim, işi vardır o yüzden arayamamıştır, dersi vardır çalışsın; “Ben giderim pazara markete, sen yorulma bir tanem”, “Ben hazırlarım masayı, sen git dersine”… Ben bir anneyim, ölürüm onun yoluna; ben bir anneyim, hastayken başucunda ben beklerim sabaha kadar; ben bir anneyim, yeri gelir babalarının yokluğunu bile hissettirmem; hem ana hem baba olurum; çünkü ben bir anneyim…
Benim de yakından tanıdığım ve çocuklarına hem ana hem baba olan , evlatlarına onun yokluğunu hissettirmeyip her türlü zorluğa göğüs geren bir arkadaşımın hikayesini isterseniz kendi ağzından dinleyelim.
“Ben ilkokul mezunuyum. Henüz sokakta üstü başı toz toprak içinde oyun oynarken erken yaşta birde baktım gelin olmuşum. Bizim oralarda kız kısmısının ilkokuldan sonra okumuşluğu yoktur. Kocamı ilk yüzük takılırken gördüm. Bakamadım yüzüne, utandım, kaçırdım yüzümü. İyi has adam dı benim kocam amma. Beni üzmüşlüğü hiç olmadı. Eli bilem bir sefer kalkmamıştır bana. Ama sevincini de, üzüntüsünü de içinde yaşardı; korkardım bir şeyler sormaya. Bizim oralarda kadın dediğin çok ses etmez. Bu arada iki tane bebemiz oldu. İlki kız, ikincisi oğlan. Fakat bizim adamın epey vakit süren bir sessizliği vardı. Nasıl bir sıkıntıysa bana da açılmıyor, sorularıma cevap vermiyor, kafasını çevirip hayallere dalıyordu. Günlerden bir gün kız okuldayken, bende ufak oğlanla pazardan geldiğimde yüreğimde değişik bir sıkıntı, huzursuzluk hissettim. Hemen elimdeki poşetlerle yukarı çıkıp ta kapıyı açtığımda salonda kocamın kendini astığını görünce elimdeki iki poşet birden elimden kayıverdi. Oğlum o zaman 5 yaşındaydı. Çocuk “ Babaaaaaa! Diye feryat ederek hemen babasına koştu; ben de hemen mutfaktan kaptığım bir bıçakla ipi kesmek için salona döndüğümde o 5 yaşındaki oğlumun babasını kurtarmak için ayaklarından tutup yukarı kaldırmaya ve onu kurtarmaya çalıştığını gördüm. Ben onu kurtarmalıydım… Ağlamaya bile fırsat bulamayan ben hemen sandalyeye çıkıp ipi kestim ve bu arada feryatlarıma eve gelen kapı komşumla hemen kocamın nefes alıp almadığını kontrol ettiğimizde maalesef geç kaldığımızı anladık. Kocam ölmüştü, ben se yalnız ve çaresizdim. Kocamın yüksek miktarda borçları nedeniyle intihar ettiğini kapıya gelen haciz memurlarından, haciz bildirilerinden anlamak pek de zor olmadı. Alacaklılar sürekli sıkıştırıyordu. Bir şekilde işe girip özel bir bankada çay servisi yaparak, aldığım asgari ücretle hayata tutunmaya çalıştım, arada da ek iş olarak temizliğe gidiyorum. Çocuklarımı kimseye muhtaç etmedim. Ben çocuklarım için yaşıyorum ve yaşamakta zorundaydım. Kızım üniversiteyi bu sene bitirecek inşallah. Her sabah güneş doğuyorsa umutta vardır, çare de vardır; ölümden gayri. Maalesef bizim herif kolay olanı seçti ve aldı başını gitti ama ben gitmem. Ben anneyim, benim kocaman bir yüreğim var, onların bana ihtiyacı olduğunda ben yanlarında olabilmeliyim. Çünkü ben bir anneyim…
Bu duygu yüklü hikaye gerçek bir hikayedir. Bazı hikayeler vardır insan dinler eder ve ibret alır, bu da böyle bir hikaye işte.
Keşke dememek ve aynaya baktığımızda suratımıza tüküren bir vicdanla karşılaşmak istemiyorsak hayatta olan annelerimizi kucaklayalım, hayatta olmayan annelerimizi de hatırlayalım ve hiç olmazsa kendi yaptığımız hataları kendi çocuklarımıza yapmayalım. Zira ne ekersen onu biçersin. Bugün ona yarın sana.
Tüm annelerimizin anneler günü kutlu mutlu olsun.