Ana Sayfa Güncel, Manşetler, Siyaset 8 Şubat 2015 2079 Görüntüleme

Balıklar zehirden kaçmak için çamurda intihar ediyor

Ağaçların tepesine atlamış hayvan can havliyle. Ağaçta ölmüş. Gözümün önünde balık kafasını çamura sokup intihar etti. Suya geri atıyorum, nasıl yakıyorsa, tekrar kıyıya atlayıp çamura sokuyordu kafasını. Su ciğerlerini yaktı demek ki. Bir hafta içinde bütün balıklar öldü. Kuşlar zehirlenmeye başladı. İSKİ’nin Paşaköy’de günde 250 bin ton kapasiteli arıtma tesisi var. Ya İSKİ ya fabrika… Yağmur yağacak, gök gürlüyor derken pompalıyorlar zehirli suları dereye. İSKİ salınca onlar da salıyor. Hepsi organize. Yağışlı havaları gözlüyorlar. İSKİ’den sonra dere bu hale geldi.

GEÇEN hafta Riva Deresi’nde bir katliam yaşandı. Binlerce balık dereyle birlikte denize aktı. Şimdi ise dereden beslenen kuşlar teker teker ölüyor. Simsiyah akan Riva Deresi’nin kenarındaki Göllü Mahallesi’nin Muhtarı Celalettin Ayvaz ise balıkların can havliyle zehirli sudan kaçarak ağaçlara çıktığını, kafalarını çamura sokarak intihar ettiklerini söylüyor.

KURBAĞA SESİ BİLE DUYULMUYOR

Beykoz’dan denize dökülen Riva Deresi; Bozhane, Öğümce, Göllü, Paşamandıra ve Çayağızı mahalleleri boyunca simsiyah uzanıyor. Mahalle sakinleri ise geçen hafta yaşanan ve o güne kadar hiç tanık olmadıkları toplu balık ölümlerinin şokunu halen üzerilerinden atamıyor. 10 yıl öncesine kadar çocukların yüzme öğrendiği, kenarında piknik yapıp balık avladıkları, sazandan yayına, pavuradan kefale onlarca balık çeşidinin yaşadığı Riva Deresi’nde köylülerin deyimiyle, artık kurbağa sesi bile duyulmuyor. Ağaçlar kuruyor, deredeki balıklarla beslenen kuş türleri ölümden kaçamıyor. Köylüler dereden su içen sokak hayvanlarının da telef olmasından korkuyor. Yaşananların sorumluluğunu ise hiçbir kurum üstlenmiyor.  3 dönemdir görev yapan Göllü Mahallesi Muhtarı Celalettin Ayvaz ise tanık olduğu dehşeti şu sözlerle aktardı: “Zehirlediler. Bir tek balık kalmadı derede. Ağaçların tepesine atlamış hayvan can havliyle. Ağaçta ölmüş. Gözümün önünde balık kafasını çamura sokup intihar etti. Suya geri atıyorum, nasıl yakıyorsa, tekrar kıyıya atlayıp çamura sokuyordu kafasını. Su ciğerlerini yaktı demek ki. Bir hafta içinde bütün balıklar öldü. Kuşlar zehirlenmeye başladı. İSKİ’nin Paşaköy’de günde 250 bin ton kapasiteli arıtma tesisi var. Günde 90 bin ton su akıyor. Ya İSKİ ya fabrika… Başka bir şey olamaz. Yağmur yağacak, gök gürülüyor derken pompalıyorlar zehirli suları dereye. İSKİ salınca onlar da salıyor. Hepsi organize. Yağışlı havaları gözlüyorlar. İSKİ’den sonra dere bu hale geldi.”

TARLADA SULANAN MISIRLAR KURUDU

Göllü Mahallesi’nde doğup büyüyen Bayram Gülay ise şunları söyledi: “18 kilometre uzunluğundaki Riva Deresi’nde 15 çeşit balık yaşardı. Katliam oldu burada. Ben 6 yaşında yüzme öğrendim bu derede. Su içerdim dereden. Kumsaldan atladığımızda yayın balıklarını görürdük dipte. Su yılanları vardı, hiçbiri kalmadı. İki yıldan beri ağaçlar da ölmeye başladı. Tarlada sulanan mısırlar 2 gün sonra kurudu. İSKİ suyu saldığında balıklar foseptik çukurlarına, dereden kanalizasyonun içine kaçıyor.”

KAN KUSARAK ÖLDÜLER

DENİZDEN  Riva  Deresi’ne  girdikten  200  metre  sonra  bir karabatak  ölüsü  karşılıyor  bizi.  Bir  tahta  parçasıyla  sudan  çıkartmaya  çalıştığımızda,  karabatağın  ağzından derenin  bulanık  suyuyla  birlikte  kan  boşalıyor.  Gördüklerimiz,  Riva  Deresi’nde  yaşanan  vahşeti  gözler  önüne sermeye  yetiyor.

SUYA KARIŞAN MADDE SOLUNGAÇLARI ERİTMİŞ

RİVA Deresi’nde incelemeler yapan ve ölü balıklardan numuneler alarak laboratuvarda inceleyen İstanbul Üniversitesi İç Sular Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Özcan Gaygusuz şunları söyledi: “Balıklardaki incelemeler sürüyor. İlk gözlemlerimiz şu; Suya bir madde karışmış. Bu madde balıkların solungaçlarına ciddi zarar vermiş. Solungaçlarda erime söz konusu. Siyah madde balıkların sindirim kanalında da var. Yani balıklar aynı zamanda bunu yemişler. Bu madde solungaçlarına yapışmış ve tıkamış. Bu mevsimde toplu ölümleri beklemiyoruz. Su bol, oksijen bol. Bu ölümleri biz yazın bekleriz. Su ısınır, oksijen miktarı azalır. Bu toplu ölümlere yol açabilir. Sahada yaptığımız gözlemlerde, köylülerin anlattığı gibi suyun siyah akışına rastlamadık. Ancak anlatılanlar, solungaçlarda bulduğumuz siyah madde ile örtüşüyor. Ölen balıklar sazan. Bu balıklar düşük oksijen durumlarına dayanır. Kirlilik konusunda dirençleri ise balığın boyuna göre, türüne göre, kirliliğin dozuna göre değişir. Öngörümüz suya kimyasal bir madde karıştığı yönünde. Biz inceleme için gittiğimizde ölü kuşa rastlamamıştık. Ancak kuşlar da ölmeye başladıysa, sindirim organlarında inceleme yapmak gerekiyor.” İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Meriç Albay ise sazan ölümlerin kanalizasyon ya da başka bir kimyasaldan kaynaklandığını söyledi.

ŞÜPHELER İSKİ’DE

RİVA’daki en büyük şüpheli, Paşaköy’deki İSKİ Arıtma Tesisleri ile Beykoz sınırları dışındaki fabrikaların vidanjörlerle boşalttığı atıklar. Beykoz Belediyesi Meclisi’nin bu ay yapılan toplantısına da balık ölümleri damga vurdu. Olayı araştırması için Başkan Yardımcısı Muharrem Kaşıtoğlu görevlendirildi. İSKİ İleri Biyolojik Arıtma Tesisleri’nin önünden alınan su numunelerinde sudaki çözülmüş oksijen oranı 9 olarak tespit edildi. Balık ölümü için kritik seviye 2 iken, Öğümce bölgesinde yapılan ölçümlerde ise oksijen oranı 1.9 çıktı. Sorunun İSKİ’nin arıtma noktasından sonra daha aşağıdaki bölgede başladığını öne süren Muharrem Kaşıtoğlu’na göre ise yetkililer 2 olasılıktan şüpheleniyor. Birincisi, 3’üncü köprünün çevre bağlantı yolları dolayısıyla Riva Deresi’ndeki zeminde yapılan kazı çalışmaları. Ancak, zemin suyunu bulandırıp, dibindeki birikinti geçici de olsa oksijen oranının düşüşüne neden olan böyle bir kazı bu dönemde yapılmamış. Uzmanların yoğunlaştığı ikinci kuvvetli şüphe ise kaçak vidanjörle atık dökümü.

RİVALI GÖZÜYLE

ONLAR ÖLÜR İNSANLAR KOLERA OLUR

GÖLLÜ Mahallesi Muhtarı Celalettin Ayvaz başka bir tehlikeye de dikkat çekiyor:  “Bir hafta içinde bütün balıklar öldü. Kuşlar zehirlenmeye başladı. Kış olduğu için su soğuk. Büyükbaş hayvanlar dereden soğuk su içmiyor. Yaz olunca mecburen dere kenarına inip su içiyorlar. Hayvanlarımız ölecek diye korkuyorum. Böyle rezillik hiç olmamıştı. İstanbul’un Anadolu yakasının bütün pisliği buraya akıyor. Atık burada yatak yapıyor, dibe çökme yapıyor. Derede canlı kalmadı. Balıklar akıp gitsin diye barajı açıp saldılar suyu. Yazın derenin ağzında yüzüyor insanlar Riva’da. Kolera olur.”

KAPAKLAR AÇILINCA

Mevlüt Eren (Riva Mahallesi Muhtarı): Çevrede kimyasal malzeme üreten fabrikalardan şüpheleniyorum. Çevredeki fabrikalar, yağışlar nedeniyle dolan Ömerli Barajı’nın kapakları açılınca kimyasal atıklarını Riva Deresi’ne bırakıyor. Su ile birlikte nasıl olsa gider diye düşünüyorlar.

ÇEVRECİ GÖZÜYLE

ÖZEL ŞİRKET DEĞİL BAKANLIK İNCELESİN

ÇEVRE Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu Riva Deresi’ndeki balık ölümleriyle ilgili şunları söyledi: “Toplu balık ölümü anlık bir kirleticinin dereye bulaştığını gösteriyor. Ölüm nedenin arıtılmadan dereye verilen bir atık su olduğuna kesin gözüyle bakabiliriz. Bunun nereden geldiği, balıkların öldüğü yerde yapılacak inceleme sonucu belirlenir. Toplu ölüme bir kimyasal madde ihtimali yüksek. Bu kadar yoğun bir balık ölümü sadece evsel değil, kimyasal kaynaklı bir atık olduğunu gösteriyor. Burada İSKİ’den kaynaklı olma ihtimali yüksek. Bazı sanayi tesisleri de izin alarak atıklarını İSKİ’nin toplama kanallarına boşaltabiliyorlar. Bir arıtma tesisi problemi olduğu ve kimyasal olduğu kesin. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı incelemeyi özel şirkete yaptırmasın. Bakanlığın kendi laborantları tarafından analiz yapılması lazım. İSKİ tesislerinde kayıp kaçak var mı incelenmesi gerekiyor.”

 

UZMAN GÖZÜYLE

ATIKLAR ÖLDÜRDÜ, ARITMA ŞART

RİVA Deresi’nde düzenli gözlem ve testler yapan Beykoz’daki Barbaros Hayrettin Paşa Denizcilik Su Ürünleri Meslek Lisesi Su Ürünleri Bölüm Şefi Ahmet Özbey de öğrencileriyle birlikte balık ölümlerinin peşine düştü. Ahmet Özbey, gözlemlerini şöyle aktardı: “Öğrencilerle tabandan sürekli malzeme alıyoruz. Su numuneleri alıp, tatlı su içindeki bitkisel ve hayvansal planktonlar dediğimiz balıkların yemlerini inceliyoruz. Aldığımız kumu mikroelekten geçirdiğimizde gördüğümüz şu: Suyun dibinde biriken atıklar canlıların ölmesine neden olmuş. Riva yerleşime açıldı. Evsel atıklar arıtma yapılmadan dereye iniyor. Deterjanların içinde azot var. Bu, suyun içindeki oksijen bağlama kapasitesini azaltıyor. Oksijen kalmayınca balık havasızlıktan ölüyor. Kimyasal atıklar, balıkların karaciğer ve böbrek yapısını bozuyor. Derede evsel atıklar birikti. Yağmurun yağmasıyla suyun taban yapısında bir karışım meydana geldi. Çevredeki atıklarla, köylerde hayvanların bıraktığı gübre atıkları dereye karışıp canlıları öldürdü. Sudaki asit oranının yükseldiğini gördük. Bu, sadece evsel değil, sanayi atıklarının da buraya girdiğini gösteriyor. Arıtma istasyonu mutlaka yapılması lazım.”

Kaynak: Fatma Aksu – Hürriyet

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb