Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Gaziantep Sanayi Odası (GSO) tarafından düzenlenen ‘Gaziantep’in Yıldızları’ ödül törenine katıldı. Burada iş adamlarına hitaben konuşma yapan Babacan, ekonomik göstergelere değindi.
“DOĞALGAZIMIZ YA DA PETROLÜMÜZ OLSAYDI..”
Türkiye’nin geçtiğimiz yıl 59 milyarlık yakıt ithal ettiğine dikkat çeken Babacan, bu rakamın Türkiye’nin cari açığına denk olduğunu belirtti. Babacan, “Bu kadar cari açığımız olmasına rağmen, Türkiye sürekli döviz girişine ihtiyacı olan bir ülke olmasına rağmen, doların sahibi olan hem de yetmediği zaman basma imkanına sahip bir ülkeyle aramızdaki faiz farkı yüzde 1,3. Eskiden bu oran yüzde 8 -10’du. Yüzde 10’dan yüzde 7’ye indireceğiz bu sene cari açığı. Ama bundan sonraki düşüş daha yavaş olacak. 2015’te de biz hala yüzde 6,5 cari açık bekliyoruz. Yapısal sorunlarımızı, çünkü bu kadar kısa sürede çözmek mümkün değil. Bu sene 59 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz ithal ettik değerli arkadaşlar. 50 milyar dolar. 2002’de bu 10 milyar dolardı. Bu 59 milyar dolar aşağı yukarı bizim bu seneki açığımız olacak. Yani cari açığımız kadar enerji ithalatımız var. Bizim şu anda sadece kendimize yetecek kadar petrolümüz ve yine sadece kendimize yetecek kadar doğalgazımız olsaydı cari açık bu sene sıfır olurdu, böyle bir problemimiz olmayacaktı.” şeklinde konuştu.
AB’NİN EN BÜYÜK 2 EKONOMİSİNDEN BİRİ OLACAĞIZ
AB ülkeleri arasındaki güven problemine ve istikrarsızlığa da değinen Babacan, Türkiye’nin AB’de en büyük iki ekonomi arasına gireceğini anlattı. Babacan, şunları söyledi: “Türkiye Avrupa’nın en büyük iki ekonomisinden birisi. İki ekonomisi derken ikinci değil, başa baş iki ekonomisinden birisi olarak görülüyor 2050 yılında. Fakat bu sene Avro Bölgesi’nde büyüme beklentisi yüzde -0,3; gelecek sene ya 0 büyüme ya da belki +0,1, -0,1. Avro Bölgesi dediğimiz, Almanya’sı var, Fransa’sı var, İtalya’sı var, hepsi var. Tüm büyükler var, ama güveni oluşturamadıkları için sonuç alamıyorlar. 27 kafadan 27 ayrı ses çıkıyor. Azınlık hükümetleri var, koalisyon hükümetleri var. Hükümetlerle meclisler arasında farklı görüşler var ve popülist, kısa vadede kendi sesini duyurmaya çalışan politikacılar var. Şu anda AB’nin en büyük problemi bu.”
HENÜZ O NOKTAYI YAKALAYAMADIK
Önümüzdeki dönemde Türkiye için öncelikle yapısal reformlara devam edeceklerinin altını çizen Babacan, “Ekonomik önlemler alacağız. Ama bunu demokratikleşme sürecinin sağlam bir şekilde devam etmesini de desteklemek zorundayız. Çünkü ileri bir ekonomi, kalkınmış bir ülke, yüksek refah seviyesine ulaşmış bir ülke olmak için mutlaka yüksek kalitede bir demokrasiye ihtiyacımız var. Henüz o noktayı yakalamadık. Henüz çok gerilerdeyiz. Çok işler yaptık ama ‘Yaptığımız iyidir, bu kadar yeter’ dediğimiz anda gerilemeye başlarız. Türkiye’de yargı reformunun gerçekleşmesi yine çok önemli bir adım. Gerçek anlamda hukukun üstünlüğünün benimsendiği ve uygulandığı bir ülke olmadıktan sonra Türkiye’nin gelişmiş bir ekonomi olması ya da ileri bir demokrasi olması da maalesef mümkün değil.” değerlendirmesinde bulundu.
4. YARGI PAKETİ
3. Yargı Paketi’nin tamamlandığını, 4. için de Adalet Bakanlığı’nın çalıştığını kaydeden Babacan, “Mahkemelerimizin hızlı ve güvenilir şekilde çalışması, tutarlı kararlar vermesi ilerideki ekonomik yapımızdaki en önemli temellerden birisini oluşturuyor. Bütün bunların içinde AB süreci… Bugünlerde AB hakkında iyi konuşmak pek herkesin harcı olmuyor. Belki çok karşılık da bulmuyor. ‘Adamların haline bak, bizim halimize bak, yine hala AB peşinde koşup duruyoruz’ diye bize çok söylüyorlar. Ama asla aldanmamamız gerekiyor. Biz henüz AB’nin standartlarını, demokrasi açısından, insan hakları açısından, temel özgürlükler açısından yakalamış değiliz. Bu dış standartlar Türkiye için çok önemli.” ifadelerini kullandı.
“ÇÖPE ATIYORUZ AMA ÇOK ÖNEMLİ”
Siyasi reform sürecinde tıkanılabileceğine değinen Babacan, “Geri dönüşler başlayabilir. AB’nin raporları var. Komisyon raporu, meclis raporu var. Bazen kızıyoruz çöpe atıyoruz, bu raporu tanımıyoruz diyoruz, ama işin sonunda bu raporlar Türkiye için önemli. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, dış değerlendirmeyi okumak, ‘Millet bizim hakkında ne düşünüyor, nasıl değerlendiriyor’ diye bunu ölçmek çok önemli.” diye konuştu.