ADALET KIZ MI KADIN MI?
Bugün size çocuk yaşta evlendirilip de, kendisinden yıllarca büyük kocası tarafından, av tüfeği ile öldürülen kızcağızdan ya da kıskançlık yüzünden, balkondan atılan manken kızdan bahsetmeyeceğim. Ben size bugün kötü-lükten bahsetmek istiyorum. Ta ki mitolojiye kadar uzanan kötülük tohumları, dallarını bugüne uzatmakla kalmamış, bir virüs gibi yaygınlaşmıştır. Otomatik Portakal’ın yazarı Antony Burgess ve Beyaz Diş’in yazarı Jack London gibi, kimisi kötülüğün başka insanlar tarafından, ilmek ilmek insan üzerine işlenen, bir örtü olduğunu düşünür, kimisi de Sineklerin Tanrısı yazarı William Golding gibi doğuştan gelen bir gen olduğunu. Benim merak ettiğim bunun sonradan değiştirip değiştirilemeyeceği aslında. Yaşamım boyunca karşılaştığımı sandığım kötülükler genelde, empati yaptığımda, kasten yapılmayan şeyler olduklarını düşündürtmelerine rağmen çok vahim kötülüklerle karşılaşmadım diyelim. Peki benim gibi olmayan insanlar, yani savaş ve darp mağduru, ihmal sonucu hayatını kaybedenler, kasti olaylar ile hayatı ölesiye değişen nice insan….ve niceleri. Çoğu, adalet mekanizmasının terazinin dengesine mahkum olduklarından, zarar gördükleri kötü insanları, parmaklıklar arkasında bile görmeye tahammül edememektedirler. Peki parmaklık neyi değiştiriyor, bu insanlarda. Bana göre genelde hayatın tuhaf cilveleri ile oraya düşen insanlar, çık-tıklarında, çoğu zaman normal bir hayat sürebilmekteler. Ama diğerleri, parmaklıkların özgür tarafına geçseler bile, aynı yoldan gitmekte tereddüt etmemekteler. Bu onların gerçekten cezalandırılmadığı anlamına mı geliyor acaba? Yoksa adalet dediğimiz mekanizma onları mı besliyor?
Nasıl bir adalet istiyoruz o halde göze göz dişe diş mi ? Varolan adalet sisteminde uygulayıcılar, herkes gibi zaafları olan insanlar, nasıl egolardan arınmalı, nasıl bir psikolojik deha olmalı ki içinde bulunmadığı olaylar örgüsünü, kendini kurtarmak isteyen insanların yalanlarına ve gözlerini bir daha asla dünyaya açamayacak, kendini savunamayan bedenler hakkında doğru karar versin.
Goethe’nin dediği gibi “Kirazlar ve dutların tadını çocuklar ve serçelerden sor”
Ben ise, Adaleti, arayanlardan sormak lazım diyorum…