Ana Sayfa Köşe Yazarları 23.02.2023 2740 Görüntüleme

KENTSEL DÖNÜŞÜME FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI

1999 Depreminden sonra hızlanan kullanım ömrünü tamamlamış binaların yıkılarak yenisinin daha dayanıklı olarak yapılmasına Kentsel Dönüşüm diyoruz. Büyük bir rant kapısına dönüşen, özellikle İstanbul’un ve diğer şehirlerin emlak değeri yüksek bölgelerinden başlayarak müteahhitlerin iştihanı kabartan bir uygulama idi. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun sayesinde karar süreçlerinin hızlandığı, tüm bunların can güvenliği amacıyla yapıldığını öne sürerek dayanıksız yapıları hızlıca dayanıklı hale getirme çabası alıp başını gitmişti. Herkes inşaat sektörünün canlanması/hızlanması gözüyle baktığı ancak gözlerin görmediği başka bir bakış açısı daha var.

6 Şubatta yaşadığımız depremler de kentsel dönüşüm konusunun ne kadar önemli olduğu açıkça görüldü. Ülkemiz deprem fay hatlarının tam ortasında ve var olduğu sürece bu depremler devam edecek. Ancak fay hatlarına bakıldığında ülkemizin orta Anadolu bölgesi nispeten daha az riskli olduğu, milletimizin daha güvende olabileceği fay hatlarının dışında kalan bölge olduğu açıkça görülmektedir.

Milletimizin %82‘si büyük şehirlerde yaşamasının sebebi gelir sağlayabileceği iş potansiyelinin yüksek olmasıdır. Ancak en büyük şehir İstanbul ve çevre illeri deprem açısından en riskli bölge olması görmezlikten gelindi. Madem Kentsel Dönüşüm yapıyoruz bu dönüşümü kent bazında değil de ülke bazında düşünmek gerekmez mi? İş kaynağı sanayimizi üreticilerimizi deprem riski daha az olan bölgelere taşımak gerekmez mi? İkamet edilen binaları güçlendirmek yerine onlara olan ihtiyacı ortadan kaldırmak daha doğru olmaz mı? Sadece can kaybı konusunda değil, büyük şehirlerde yaşanan ahlaksızlıkları, suçları, karmaşayı önleme konularında da kenti dönüştürmek gerekmez mi?

En azından ruh sağlığımızı biraz olsun düzeltmek için barınma sorununun fahiş fiyatlarda değil de ekonomik şartlarda elde edilmesi gerekir. Bununla beraber altyapı ve ulaşım sorunları da önceden planlanarak yapılmış yeni kentlerde yaşamayı kim istemez?

İstanbul, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi büyükşehirlerde yoğunlaşan sanayi tesislerini planlı olarak Konya, Aksaray, Niğde, Nevşehir gibi illerimize taşınması konusunda teşvik etmek, beraberinde alt yapısı, ulaşımı, sosyal donatıları planlanmış konutlar yapılsa büyük şehirlerdeki nüfus yoğunluğu azaltılabilir. Başta can kayıpları olmak üzere pek çok içinden çıkılamaz kent sorunları kendiliğinden çözülür.

Köye dönüş teşvikleri yerine medeniyete dönüş teşvik edilse bence daha çok rağbet görecektir. Ne de olsa köye döndüğünde ne iş yapacağını düşünen vatandaşlarımız güvenli ve huzurlu bir yaşam sunan kentlere akın edecektir.

Hatta yeniden yapılacak bu kentlerde rezerv alanlar yapılarak olası bir afet durumunda vatandaşlarımızın geçici olarak yaşayabileceği alanlar planlanabilir. Başka şehirlerde ki afet sonrası yaşanan yoksunluklar hızlıca giderilebilir. Pek çoğu kalıcı olarak bu kentlerde yaşamak isteyeceği kuşkusuzdur.

Kentsel dönüşüm konusunun sadece rantsal dönüşüm olarak görülmemesi için farklı bir bakış açısını kısaca yazmak istedim. Belki yöneticilerimizin de ilgisini çekmesi, en azından düşünmeye sevk etmesi umuduyla.

Devletlerin öncelikli görevi milletinin güvenliği ve refahı olmalıdır.

22 Şubat 2023

Gökhan Taneri VURAL    

 

 

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb