Ana Sayfa Köşe Yazarları 15.08.2021 1992 Görüntüleme

ZAAFİYET TEORİSİ

Alman bilim adamı Albert Einstein belki de insanlık tarihinin en büyük mucitlerinden biridir. Albert Einstein, 1879 yılında Almanya’nın Ulm kentinde doğmuştu. Doğduğunda büyük bir kafa tasına sahip olan Einstein, ebeveynleri Hermann ve Pauline Einstein’i endişelendirmişti. Yapılan kontroller sonucunda normal bir bebek olduğu anlaşılmıştı. 3 yaşına kadar konuşmayan Einstein, konuşmaya başladığında da çok yavaş konuşuyordu. 9 yaşına gelinceye dek konuşmasındaki problem devam etti.
Einstein’ın babası, Einstein henüz 5 yaşındayken ona bir cep pusulası verdi. Pusulayı inceleyip, iğneyi belirli bir yönde yönlendiren şeyin ne olduğunu merak etti. Ve resmen Einstein’ın bilime olan hayranlığı babasının verdiği cep pusulası sayesinde başladı. Teorik fizikteki hizmetleri ve özellikle fotoelektrik etki yasasını keşfi nedeniyle” 1921 yılında Albert Einstein Nobel Fizik Ödülü ile ödüllendirilmiştir.

Einstein büyük buluşu İzafiyet teorisine göre zaman, mekân ve hareket olaylarının birbirinden bağımsız olmadıklarını, aksine bunların birbirine bağlı izafi bir bütün olduğunu iddia eder. Cisim zamanla, zaman cisimle, mekân hareketle, hareket mekânla yani hepsi birbiriyle bağlantı olduğunu açıklar. Yani anlayacağınız evrende her şey kendisini ışığın egemen durumuna göre ayarlar. Zaman içinde hareket eden birini gözlemleyen bir gözlemci için hareket eden nesne ışık hızına yaklaştıkça büzüşür ve zamanı yavaşlar. Eğer ışık hızına yakın hareket ediyorsak zaman bizim için çok ama çok yavaş akar. Yani zamandaki hızımız çok yavaştır.

Uzay’a giden İtalyan astronot Luca Parmitano yanında götürdüğü atomik saat sayesinde 24 saatlik zaman dilimi içerisinde tam 16 gün doğumu ve batımı gördüklerini ifade diyor. Bu manada Einstein’,ın izafiyet teorisine gerçekten şapka çıkarmak gerekir.

Alman billim adamı Einstein’ın görelilik ve izafiyet teorisine karşılık Türk bilim adamlarının da çığır açan buluşlarını yok sayamayız. Günümüz astronomi dünyasının en ileri gelen bilim insanlarından olan Feryal Özel, Harvard Üniversitesi’nde de teziyle büyük yankı uyandıran doktora eğitimini tamamlayıp, NASA’da araştırmacı olarak görev yaptıktan sonra Arizona Üniversitesi’nde astrofizik dersleri veren Özel, 2013 yılında Amerikan Astrofizik Derneği tarafından en başarılı astrofizikçilere verilen Maria Goeppert ödülünün de sahibi durumundadır.

Dünyaca ünlü moleküler biyolog Aziz Sancar’da DNA onarımı, biyolojik saat, kanser tedavisi gibi konular üzerine 288 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı. Hasar gören DNA’ların hücreler tarafından nasıl yenilendiklerini haritalandıran çalışmasıyla 2015 yılında Nobel Ödülü’ne layık görüldü.

Bunun yanında 10 TL’lik banknotlarımızın arkasında resmi bulunan Ordinaryus Prof. Dr. Cahit Arf, matematik alanındaki çalışmalarıyla biliniyor. Bilim dünyasında Arf Sabiti, Arf Halkaları ya da Arf Sarmalları olarak bilinen matematiksel buluşun sahibidir.

Gel gelelim ; çalışmalarıyla “Tıp Bilgini” olarak ünlenen Hulusi Behçet, Atatürk’ün arkadaşlarından olan Ahmet Behçet’in oğluydu. Tıp dünyasında Hipokrat’tan bu yana kesin olarak tanımlanamayan bir hastalığın üzerine çalıştı. Bugün o hastalık Behçet hastalığı, Tristymtom Behçet adıyla anılıyor.

Yeni nesil Türk bilim insanları arasında yer alan Canan Dağdeviren ise, Harvard Üniversitesi Genç Akademi üyeliği bulunan ilk Türk. Giyilebilir teknoloji, esnek elektronik cihazlar ve yeni nesil devreler üzerine MIT Media Lab’da araştırmacı olarak görev yapan Dağdeviren, cilt kanserini tespit edebilen giyilebilir kalp çipini icat etti.
Henüz 33 yaşında olan Gözde Durmuş, çocukken yaşadığı bir hastalığa karşı savaşmak için Standford Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Bölümü’nde araştırma görevlisi oldu. Hedefinde peşi sıra başarıya ulaşan genç bilim insanı, kanserin erken teşhis üzerine yaptığı çalışmalarla adını duyurdu. MIT Technology Review tarafından “tıpta ve biyolojide çığır açan lider” olarak tanımlandı.

Azmi ve kararlılığı ile dünyaya “Türk gibi güçlü” imajını yerleştiren insanımızın bunların yanında Einstein’ın kulaklarını çınlatırcasına izafiyet değil bizim insanımıza ait olan “ zaafiyet teorisi” ni dile getirmek istiyorum.

81 vilayetin il il, il ilçe ilçe, mahalle mahalle buram buram içine sinmiş olan futbol zaafiyetinden bahsetmek istiyorum. Günümüz dünyasında toplumları birleştirici etkisi ve futbol endüstrisinin ülkeye hem turizm hem ekonomik anlamda yaptığı katkıyı dikkate aldığımızda bunun aksini düşünenleriniz olabilir. Yalnız bizde, Avrupa’ da olduğu gibi futbol birleştirici değil de ayrıştırıcı bir unsur olarak öne çıkıyor. Karşı takımın taraftarının neredeyse vatan haini gibi görüldüğü, kitlelerin öfke, nefret dilleriyle birbirlerine saldırdığı; bütün maddi ve manevi sıkıntılarının da önüne geçen bu hastalık derecesindeki futbol tutkunluğunun sanırım dünyada bir örneği yoktur.
O yüzden Einstein’in buluşuna izafiyet teorisi dediğimiz yerde bizim futbol fanatizmine de sanırım zaafiyet teorisi demek pek uygun düşer diye düşünüyorum.

Ülkemizde futbol endüstrisinin büyüklüğünü kabul ederek ve sezonunun başladığı şu günlerde tüm takımlarımıza başarılar diler, tutkunu olduğu takımları destekleyen taraftarlara da bunun bir spor olduğunu unutmamaları; tuttukları takımları centilmence desteklemelerini temenni ediyorum.

İlginizi çekebilir

ŞİKAYETÇİYİM EFENDİM

ŞİKAYETÇİYİM EFENDİM

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb