Sarışındı… Mavi gözlüydü… O bir bilge ve dehaydı…. O bir devrimci ve emperyalist, faşist ülkelere karşı bir kalkandı… O bir Atatürk’tü.

29 Ekim 1923 tarihinde ulusal meclisin 2. oturumunda büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hazırladığı yasa teklifi ile Cumhuriyet’e merhaba demiş olduk.

Peki Cumhur nedir? Cumhuriyet nedir? Atatürk nedir?

Cumhur, Türk Dil Kurumunun açılımına göre “halk, topluluk”, cumhuriyet ise halkın belli süreler dahilinde kendini yöneteceği milletvekillilerini seçip meclise gönderdiği bir sistemdir.

Bu ülkenin kurucusunun günümüzde dahi tartışıldığı bu günlerde o ateşin, o barutun, o düşman işgalinin, o katliamların ardında bu klavye başında bulunan gençliğin veya o dönemden az buçuk haberdar olan neslin Atatürk’ü, ideallerini önyargısız anlamasını, anlamaya çalışmasını öyle çok isterdim ki.

Ey Türk gençliği!

Yediğin ekmek, içtiğin su, gezdiğin, koştuğun toprak, mangal yaptığın piknik yeri, soluduğun bu aziz vatan toprağı, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve cansiperane çarpışan silah arkadaşlarının canını ortaya koyması ile meydana gelmiştir.

Sana hasret, sana vurgun gönlümüz
Neredesin mavi gözlüm nerede?
Bu gemi, bu Karadeniz,
Sarı saçlım mavi gözlüm neredesin nerede…
Neredesin ey dost.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor ve sözlerimi İzmir marşı ile noktalıyorum.

İzmir’ in dağlarında. Çiçekler açar.
Altın gümüş orada sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.
Yaşa Mustafa Kemal paşa yaşa,
Adın yazılacak bu mücevher taşa.

İzmir’in dağlarına bomba koydular,
Türk’ün sancağını öne koydular.
Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular.
Kader böyle imiş ey garip ana,

Kanım feda olsun bu güzel vatana….
Yaşa Mustafa Kemal paşa yaşa
Adın yazılacak bu mücevher taşa….