BALON
Ölüm, herkese aynı acıyı vermez. Elbette onu tanıyan, ona sarılıp, onu koklayan, ona selam veren, ona baba diye seslenen için bir başkadır ölümün kokusu, varlığı.
Aynı balonunun patlamaması için, oynamayan çocuğun söyledikleri gibi, o patlarsa babam bir daha ölür, çünkü o balonun içinde onun nefesi var. O şişirdi balonu. Diyen kız çocuğunun hayalindekidir tam da ölüm sıfırdır, yokluktur, bir daha olmayacaktır.
Elbette tanımayan biri için yokluk bu kadar içselleştirilmez. Aynı şehit annesinin dediği gibi
-“Helva sizin ocağınızda pişmediği sürece, size tatlı gelir.”
Bir gül çiçeği, yanındaki gül sararıp solunca o da solmaz, yapraklarını eğmez. Bir bitki kadar da tepkisiz olmamak gerekir. Var olan insani duygulardan, Türk geleneklerinden gelen esintilerle bile olsa içten içe bir burukluk hissedilmelidir.
Twıtter’in parmak hızıyla değişen hastag’larine benzedi duygularımızda. Hızına yetişemiyor akıl, duygularımızın. Ya da duygularımız, aklımızın.
Ama filmlerdeki gibi değil ölüm, Takır takır ölen adamlar, ölüm konusunda hissettiklerimizi törpülemiş sanırım.
Her şey bir yana ölüm bir yana ama.
Ben baba olmak istiyordum.
Ben nişanlı idim.
Ben annemi ev sahibi yapmak isterdim.
Ben yeni bir üniversite okumak isterdim.
Ben kızımın ilk cümlesini duymak isterdim.
Ben işyerimi büyütmek isterdim.
Ben babamın mesleğini internete taşımak isterdim.
Ben dünyayı dolaşmak isterdim.
Ben gitar çalmayı isterdim.
Ben çiçeklerle uğraşmak isterdim.
Ben buraya sadece on tane ve sadece bir dilek yazabildim. Devam edemedim.
Sadece onların isimleri yoktu, resimleri yoktu bu dünyada. Kocaman hikayeleri vardı uzayacak……
Ama ölüm herkese aynı acıyı vermez