FRANKEŞTAYN
Ayaklarınızın üzerinde yükselmeyi denediniz. Siz ulaşamadığınız dünyaya uzananlardan mısınız yoksa sırtını çevirip peşinizden geleceğini düşünen tuhaflardan mısınız?
Ne kadar daha dayanacaksınız? Yapmak istediğiniz ama yapamadığınız onca şey varken zamanın sürekli ilerlemesini seyretmeye.
Çocuğunuzun sizin gibi olmasına ramak var. Çünkü sürekli onu eleştiriyorsunuz . Çünkü sizden farklı olduğu için onu hazmedemiyorsunuz. Kendinizi tekrarlıyorsunuz, okuduğunuz kitap, seyrettiğiniz film, nerede seyrettiğinize varıncaya kadar aynı. Fark etmediğinizi söylemeniz sizi kurtarmaz. Ancak sadece her zaman yaptığınız gibi karşınızdakini ikna etmek adına bütün becerilerinizi kullanmak zorunda olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu sizi tekrarlayan bir Frankeştayn’a benziyor. O kadar çok ona anlam yüklüyorsunuz ki bir süre sonra onun esiri olacaksınız. Kontrolünüzde olduğunu sandığınız ancak giderek onun esiri olduğunuz sizsiniz. Bırakın çocuğunuz sizin gibi olmasın. Niçin kararlarını kendisinin vermesi sizi bu kadar rahatsız ediyor bir düşünün. Yanlış kararlar diyeceksiniz. Hepsi mi yanlış bir oturun düşünün. Size göre mi yanlış yoksa ?
Çocuklarınız uçan balonlar gibidir. İlk doğduklarında yüzlerce iple size bağlıdırlar. Ama büyüdükçe o ipleri sizin kesmeniz gerebilir. O keserse zaten buna sevinmeniz gerekecektir. Eğer ki kesmeyi beceremez ise bunu fark ettiğinizde desteklemeniz gerekmektedir. Tabi o ipleri kesmek çoğu anne babanın, hiç gönüllü olarak yapamayacağı işlerdendir. Çünkü ego orada da kendini gösterir kendine itaat eden bir bireyin varlığı, dünya üzerinde herkesin kolaylıkla vazgeçebileceği şeylerden değildir. Kendinin bir yere ait olmadığını düşünen insan gerekçeler arar dünyaya ait olup yaşama sevinci duyabilmek için. Her zaman söylediğim gibi elbette çocuklarınız birer yaşam sevinciniz ancak ve ancak onlar yaşam amaçlarınız değiller. Onları yaşam amaçlarınız haline getirip omuzlarına taşıyamayacakları yükler vererek kendileri olmalarını engelliyorsunuz.
Her bağımsız birey, iplerini temkinli, bilinçli koparabilen ve egolarından arınmış anne ve babaların eseridir. Gelecek onların olacak, ama siz izin verirseniz.