Zafer Bayramı
Her yıl 30 Ağustosta zafer bayramımızı kutluyoruz. Bu yıl 97. Yılını kutladık. Daha çok sosyal medyadan birbirine benzer fotoğraflar ve videolar paylaşıldı. Hemen her ilçede ve İlde sabah ve akşam kutlama etkinlikleri yapıldı. İstanbul Üsküdar’da ilk defa güzel bir organizasyon yapıldı. Hani “Geldikleri Gibi Giderler” sözünün söylendiği, İstanbul boğazında işgal için gelmiş İngiliz gemilerinin gittiği yere bakarak.
11-12 milyon nüfuslu bir ülkenin Yemen, Trablusgarp ve Balkan savaşlarında asker olabilecek erkek sayısının büyük bir kısmını kaybedip, Sarıkamış harekâtında resmi rakamlarla 90.000 şehit, esir düşüp geri gelemeyen 30.000 şehit, tifüs olup harekât sonrası köyünde şehit olan binlerce şehitlerimiz oldu. Sonrasında kurtuluş savaşı başladı. Elde yok avuçta yok, ot yok, ocak yok, erkek nüfusun büyük çoğunluğu şehit olmuş, köydeki analar, bacılar, kardeşler haince zulüm altında, kalan az sayıda erler çete halinde namus koruma çabasındaydı. İşte bu çetelerin bir araya gelmesiyle vatan savunması yapıldı, bağımsızlığımız elde edildi. Zafer bizimdir. Tüm bu yokluklar içindeki bu milletin yüreğine kurtuluş umudu veren, 7 den 70 e, çoluk çocuk, kadın erkek herkesin bir umut uğruna harekete geçiren, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş kalkışmayı planlayan ve yöneten Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tür. Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere vatan uğruna canlarını, kanlarını veren ecdadımıza minnet borçluyuz, rahmet ve şükranla anıyoruz.
Anıyoruz da nasıl anıyoruz. Sadece bayramlarda. Diğer günlerde ecdadımızın canını verdiği düşmanlarımıza bir bir vatan toprağını sattık, Cumhuriyet tarihi boyunca edindiğimiz fabrikaları sattık, tarım bile yapılmasın diye uğraşan düşmanlarımız ticaret hayatını da ele geçirdi. Peki, tüm bunlara kim izin verdi? Ne karşılığında? Hani Mehmet Akif demişti: “ İncitme yazıktır Atanı, verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı” diye. Duygu dolu bir dize olarak kaldı sosyal medyada paylaşılan.
Duygularımızı güncel hayatımıza da yansıtmalıyız. Geçim derdi, ekmek parası sözleri altında ezdirmemeliyiz. Yani birbirimizi kandırmamalıyız. Kişisel menfaatlerimiz daha çok egolarımız uğruna tüm değerlerimizi yok saymamalıyız, hele hele inancımıza rağmen göstermelik davranışlardan kaçınmalıyız. Biraz daha açık yazayım; üç kuruş para kazanacağım diyerek, siyasi olarak beceremediğin koltukları işgal ederek, yiğidin hakkını yiğide vermeyecek yollarda başarılı olmak başarı olmuyor. 97 yıl sonra gelinen noktayı görmeliyiz. Ecdadımızın canlarına mal olan vatanımız, lime lime elden gidiyor.
Mevzu derin, sabah evden çıktığınızda karşılaştıklarınızı bu vatan için sizin omuzdaşınız olduğunu hatırlayın, onlarında ecdadı bu vatan uğruna can verdi. Onların sizin de geleceğiniz için çaba içerisinde çalıştığını, bunun farkında değilse de siz davranışlarınızla göstermeniz gerektiğini düşünün. Sonuçta “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz”
Bu vatan için verilen canları ve emekleri unutmadan, yapılan hainliklere alet olmadan, birlik ve beraberliğimizin değerini bilerek yaşayabilmemiz umuduyla.
31 Ağustos 2019
Gökhan Taneri VURAL